Ana içeriğe atla

Kayıtlar

MorMiks'le İlgili Sıkça Sorulan Sorular

MorMiks Ürünü Nedir? İçeriğinde Ne Vardır? MorMiks ürünü İstanbul Üniversitesi, Avcılar Kampüsü, Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde yer alan ve ülkemizin Ar-Ge ve endüstriyel üretimin bir arada olduğu tematik araştırma merkezi olan Sankara Beyin ve Biyoteknoloji Araştırma Merkezi’nde üretilmektedir. Mormiks temelde gıdaların içerisinde katılabilecek ve hazırlanan gıdaların Fonksiyonel Gıda olmasını sağlayabilecek, toz formda bir etken bileşendir. İçeriğinde mor sebze ve meyvelerden saflaştırılan ve sağlığa faydaları binlerce bilimsel yayına konu olan antosiyaninler (renk pigmentleri) vardır. %100 doğal ve tamamen ülke kaynaklarıyla üretilen %100 yerli bir üründür. MorMiks ile Neler Yapılabilir? Başta ekmek, poğaça, açma, simit, kurabiye, tatlı, makarna olmak üzere birçok unlu mamül MorMiks katılarak geliştirilebilir. Benzer şekilde sütlü tatlılar, peynir, yoğurt gibi ürünler de MorMiks katılarak fonksiyonel hale getirilebilmektedir. Soslar, reçeller, çiğ köfteler, b

Türkiye Alzheimer Görülme Sıklığında Dünyada Birinci Sırada!!!

Bilim dünyasının mihenk taşlarından biri olan The LANCET dergisinde bir yayına rastladım bu sabah. Ve moralim oldukça bozuldu. Dünya'da Alzheimer hastalığının görülme sıklığını konu alan bir makaleydi bu. Ben ülkemizin Alzheimer görülme sıklığında gelecek yıllarda Dünya'da ilk 10 ülke arasında olacağını hep söylerdim konferanslarda, konuşmalarımda.. Ama hiç 1 numara olacağını düşünmemiştim. Fakat bu çalışma gösteriyor ki ülkemiz çoktan Dünya birinciliğine yerleşmiş durumda. Alzheimer demek ailelerin dağılması demek. Alzheimer demek hayatınızda başınıza ve çevrenizin başına gelmiş en kötü şey demek. Ekonomik ve psikolojik yönden en yakınlarımızı da çökerten bir hastalık Alzheimer.. Ve ülkemizde bu hastalığa yakalanmış yüzbinler var. Bu yüzbinlerce aile demek! Alzheimer'ın gelişiminde beslenme en önemli faktör. Yüksek şekerli beslenme Alzheimer gelişiminin temelinde yer alıyor. Tükettiklerimizi sağlıklı bileşenlerce zenginleştirmeliyiz. Fonksiyonel gıdalara hepimizin ge

Bizler değişimi başlatan taraf olmak istiyoruz!

Doğanın renkleri hepimizi büyülüyor. Karpuzun kırmızısı, kanolanın sarısı, narenciyelerin turuncuları.. Aslında bu renkleri onlara veren temelinde doğal bileşenler. Bu bileşenler karotenoidler, antosiyaninler, flavonoidler gibi farklı kimyasal sınıflara ayrılıyorlar. Yani özüne baktığınızda bu bileşenler karşınıza çıkıyor. Antosiyaninler ise bu ailenin en büyükleri arasında. Kırmızıdan mora giden tonlarda sebze, meyvelere ve tüketmediğimiz diğer birçok bitkiye renk veriyorlar. Elmanın, vişnenin, kirazın kırmızısı, dutun, eriğin moru hep antosiyaninlerden geliyor. Mor soğan, patlıcan, siyah havuç, kırmızı lahana.. Hep antosiyaninlerce zengin sebzeler.. Son yıllarda gelişmiş ülkeler toplumlarının sağlıklarını korumak için çok değişik bir yönteme başvurmaya başladılar. Fonksiyonel gıdalar geliştirip, toplumların sağlıklarını korumaya başladılar. Çünkü hastalıklardan korunmanın ve sağlığı geliştirmenin ekonomik yükü hastalıkların tedavisine harcanan paradan ve dolayısıyla ekonomik yükte

1000Beyin Projesi Başlıyor!

Beynimiz bizi geçmişten geleceğe taşıyan muazzam bir organ. Duygularımız, anılarımız, gelecek planlarımız, arkadaşlarımız, sevdiklerimiz hep onun içinde. Peki ya nasıl çalıştığını hiç biliyor muyuz? Kalp atışlarımızı kimi zaman duyuyoruz. Beynimizin nasıl çalıştığına dair bir his yaşadık mı hiç? Milisaniyeler kadar kısa sürelerde çıkardığı frekansları hiç gözlemleme şansınız oldu mu? Beynimiz, sahip olduğumuz en değerli hazine ve o hazineyi nasıl geliştireceğimiz çok önemli. Merkezimizde tükettiğimiz gıdalarla beyin dalgalarımızın değişimi arasındaki ilişkiyi ortaya koyacak bir araştırmaya başladık. Araştırmamızda günlük yaşamımızda da karşılaşabileceğimiz biberiye, nar kabuğu, zeytin yaprağı, kırmızı meyvelerdeki etken maddeler gibi birçok doğal bileşenle zenginleştirilerek hazırlanmış kurabiye, ekmek, yoğurt gibi gıdaların beynimiz üzerindeki etkilerini araştırıyoruz. Araştırmamıza katılan gönüllümüze öncelikle herhangi bir şey yedirmeden beyin dalgalarının EEG yöntemiy

Biyoyararlanım: Tükettiklerinize bir de bu gözle bakın!

Sağlıklı olmak adına kimimiz multi-vitamin hapları kullanıyor, kimimiz ise omega yağ asitleri içeren gıda takviyelerine daha fazla önem veriyor. Bunları hiç kullanmayıp sadece “doğal/organik” beslenen büyük bir kesim insan da var. Her iki seçeneği de kullanan ve günlük yaşamına son derece dikkat edenlerimiz de var içimizde. Sağlıklı yaşam adına harcadığımız onca çabanın karşılığını gerçekten alıyor muyuz? Sizlere sağlık adına tükettiğimiz gıdaların içerisindeki etken maddelerden ve o etken maddelerin “biyoyararlanım”larından yani kanımıza geçişlerinde ve dokularımıza dağılışlarından bahsetmek istiyorum. Herhangi bir gıdayı tükettiğimizde sindirim sistemimiz o gıdayı içerdiği bileşenlerine fiziksel parçalama (dişlerle) ve kimyasal parçalama (enzimlerle) işlemleriyle ayırmaktadır. Daha sonra bağırsaklarımızda bulunan bakteriler tarafından da bir parçalama işlemi gerçekleştirilmektedir. En sonunda ise bu bileşenler bağırsaklarımızdan emilerek karaciğerimize ve oradan da kalbimize akta

Sağlığımızı Korumanın ve Geliştirmenin Yolu Gıdalardan Geçiyor

Sağlıklı bir yaşam için günlük olarak düzenli bir şekilde almamız gereken vitamin ve mineraller vardır. Bu mineral ve vitaminlerin gıda takviyesi yoluyla mı yoksa gıdalarla mı almamız gerektiği tartışması bilimsel camiada hiç bitmeyecek bir şekilde devam etmektedir. Fakat bugün yayınlanan geniş çaplı bir bilimsel çalışma ( http://dx.doi.org/10.7326/M18-2478 ), tartışmanın bazı noktalarını bitirecek gibi duruyor. Amerika’da yapılan ve 30.000’in üzerinde katılımcı ile gerçekleştirilen çalışmada gerçekten çok çarpıcı verilere yer veriliyor. Günlük olarak düzenli alınan vitamin-mineral takviyelerinin sağlıklı yaşam süresiyle (yaşamı uzatmada ya da kısaltmada) herhangi bir ilişkisi bulunamamış. Hatta fazla alınan kalsiyumun kanser hastalarının yaşam sürelerini kısalttığı bulunmuş. A, K vitamini gibi vitaminlerin ve magnezyum, bakır, çinko gibi minerallerin gıda takviyeleri ile değil de besinlerle yeterli miktarda alımının ölüm riskini azalttığı bulunmuş. Yapılan çalışmalar gösteriyo
Polifenoller bitkilerde yaygın olarak bulunan antioksidan ailelerinin en büyüklerinden biridir. Polifenollerin düzenli ve belli, standardize dozlarda tüketimi antikanser etki göstermekte, obeziteye, kalp-damar hastalıklarına, beyin-damar hastalıklarına, Alzheimer’a karşı güçlü koruma sağlamaktadır. Ayrıca polifenoller sağlığımızın daha da güçlendirilmesini de sağlayabilecek, solunum kapasitemizi arttırabilecek, kas gelişimimizi arttıracak, kan şekerimizi düzenleyebilecek, motivasyonumuzu ve zihin gücümüzü arttırarak bizi fiziki ve zihinsel anlamda daha güçlü kılabilecek doğal bileşenlerdir. Bu bileşenlerin bahsedilen sağlık etkilerini gösterebilmeleri için düzenli olarak tüketilmeleri ve kanda belirli dozlarda kalmalarının sağlanması gerekmektedir. Bunun başarılabilmesi için tükettiğimiz temel gıdaların bu bileşenlerce zenginleştirilerek, bilimsel dayanağı güçlü Fonksiyonel Gıdaların geliştirilmesi gerekmektedir. Fonksiyonel gıda geliştirilmesi oldukça uzun zaman alan, geniş çaplı