Ana içeriğe atla

Dünyanın En Etkili İlacı: Egzersiz



Elinizde bir anahtar olduğunu düşünün ve o anahtarın her kapıyı açabildiğini, anahtar deliğine göre kendini şekillendirdiğini. Müthiş bir şey olurdu değil mi? İlerleyen yaşımızla birlikte sahip olduğumuz hastalıkların ya da kötü bedensel koşulların sayısı da artıyor. Her geçen gün örneğin daha fazla ağrı kesici kullanmak durumunda kalıyoruz. Çünkü bedenimiz sürekli olarak hatalar veriyor. Bu hatalar daha sonra zamanla birikiyor ve bizlerin yaşam koşullarını zorlaştıran hastalıklara dönüyor. Tüm bu hastalıkların ya da yaşadığımız rahatsızlıkların sadece tek bir çözüm yolu olduğunu biliyor muydunuz? Bir çoğumuz sağlıklı beslenmeye bugünlerde dikkat ediyoruz. Düzenli yaşamaya çalışıyoruz. Fakat durumumuz her zaman çok da iyiye gitmiyor. Peki ya eksikliğimiz nerede? Temel eksikliğimiz düzenli egzersiz yapmamamız. Çünkü egzersize yeterli zaman ayırmıyoruz. Eğer yaparsak da doğru egzersiz yapmadığımız için 2 hafta içerisinde egzersizi bırakıyoruz. Çünkü egzersiz aslında bir profesyonellik ve sabır işi. Hele ki evde kaldığımız şu günlerde evimizde tek başımıza egzersiz yapmaya çalışıyorsak vay halimize.

Biraz işin bilim tarafından bahsedeyim. Egzersizle ilgili bugüne kadar toplam 455.271 adet bilimsel yayın yapılmış. Sizce de bu muhteşem bir rakam değil mi? Egzersizin ne işe yaradığını bilim dünyası çok ama çok iyi biliyor demek ki. Peki ya problem nerede? Problem bunun farkında olmamamız. Spor hocalarının, spor yapanların, eğitmenlerin.. Egzersizin sadece gençleri 12-24 haftada kaslandırmak olmadığını herkesin ama herkesin, çocukların, ev hanımlarının, yaşlıların, tüm çalışanların, öğrencilerin, kısacası toplumun her kesiminin mutlaka ama mutlaka egzersiz yapması gerekiyor. Çok çeşitli egzersiz türleri ve binlerce egzersiz hareketi var. Bu hareketleri, zamanlamaları, dozları mutlaka bir egzersiz hocasıyla birlikte çalışmak gerekiyor. Egzersiz ayrıca bir motivasyon işi. Çoğumuzun da kendi kendine yetebilecek bir motivasyon düzeyi yok. İllaki farklı kişilerle etkileşimde olup, onlarla birlikte bir şeyler yapıp motivasyonumuzu sağlıyoruz. Bunun için çok iyi yetişmiş, işini gerçekten iyi bilen, okuyan, araştıran egzersiz hocalarına ihtiyacımız var. 455.271 yayın az değil! Çok şey bilmeyi gerektiriyor.


Uzun yıllardır “polifenoller” olarak bilinen ve bitkilerin kök, gövde, yaprak, meyve, dal gibi kısımlarından farklı oranlarda bulunan ve sağlığımız açısından oldukça değerli bileşenlerle yoğun bir çalışma içerisindeyim. Sıçanlardan, farelere, meyve sineklerinden insanlara kadar birçok deneysel çalışma gerçekleştirdim bu bileşenlerle. Alzheimer modellerinden, Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklara, obeziteden, tip 2 diyabete, yüksek yağlı beslenme modellerinden, depresyon, bağımlılık, anksiyete gibi farklı bilişsel ve deneysel hayvan modellerinde bu bileşenlerin etkilerini çok ama gerçekten çok detaylı bir şekilde çalıştım, çalışmaya da devam ediyorum. Az değil bir fiil 15 yıl! Ve bu deneyler sonucunda şu sonuca vardım. Polifenoller hastalıkları iyileştirmede değil de hastalıkların gelişimini engellemede, gidişatını durdurmada oldukça ama oldukça başarılılar. Yani polifenollerle hastalık tedavileri olmuyor belki ama hastalıkların gelişimi durdurulabiliyor ya da hastalıklara hiç yakalanmadan uzun ve sağlıklı bir ömür geçirilebiliyor. Elimizde böyle bir güç var. Bu gücü yaygınlaştırmak ve herkesin kullanımına sunmak için de polifenolleri toplumumuzun sıkça tükettiği gıdaların içerisine karıştırırak toplum sağlığını koruma görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Mor ekmek bunlardan bir tanesi örneğin. Mor sebze ve meyvelerden saflaştırdığımız bileşenleri ekmeğe katarak toplum sağlığını bilişsel yönden, kardiyovasküler yönden ve diyabet yönünden korumayı amaçlıyoruz. Mor ekmek bir trend oldu ve giderek yaygınlaşıyor. Ayrıca insanlar mor ekmeğin etken maddesiyle yüzlerce farklı ürün geliştirdiler. Tüm bu ürünlere www.instagram.com/mormiks sayfasından ulaşabilirsiniz. Peki ya bu söylediklerimin egzersizle ne ilgisi var?

Toplumumuzun sağlığının en yüksek seviyeye ulaşabilmesi için insan ayrımı, sosyal sınıf, statü vs. göz etmeksizin herkesin ama herkesin mutlaka polifenolce zengin beslenmesi ve düzenli egzersiz yapması gerekiyor. Bu bir yaşam amacı benim için. Yani herkesi polifenolce zengin besleyeceğim ve herkesin düzenli egzersiz yapmasını sağlayacağım. Ancak bu şekilde çünkü “sağlıklı” olunabiliyor. Diğer türlü sandalyenin bir bacağı hep eksik kalıyor. Toplumumuz polifenolce oldukça fakir besleniyor. Yaptığım gözlem ve araştırmalara göre toplumumuz ortalama 400-600 mg arasında günlük polifenol alıyor. Bu muazzam oranda düşük bir rakam. Örneğin dünyada yaşam süresi beklentisinin en uzun olduğu, obezitenin en az görüldüğü toplum olan Japonya’da insanlar günlük olarak 3000 mg polifenol alıyorlar. Sağlıkla polifenol alımı doğru orantılı. Çünkü sağlıklı beslenme demek aslında polifenolce zengin beslenme demek. Beslenme düzenini polifenolce zengin bir hale getirdikten sonra yaşamlarımıza mutlaka egzersizi de katmamız gerekiyor. Polifenollerin etki mekanizmaları egzersizle çok daha güçlü bir hale geliyor. Polifenoller bizleri kalp-damar hastalıklarından koruyan, obezite ve tip-2 diyabetin gelişimini engelleyen, tip-1 diyabetin sağlıklı bir şekilde kontrol altına alınmasını sağlayan, bizleri Alzheimer’dan, depresyondan, anksiyeteden koruyan ve organlarımızın çok daha iyi çalışmasını sağlayarak bizleri daha sağlıklı bir yaşam doğru götüren bileşenler. Peki ya egzersiz? İşte egzersiz de tam olarak bunları sağlıyor.
Düşünsenize kanser hastasısınız ve bir anda sağlıklı yaşam adına egzersiz yapmaya karar verdiniz. Sizce kanser dokunuz yaptığınız düzenli egzersizlerden sonra yüzde kaç küçülme gösterdi? Ben size söyleyeyim. Yapılan deneysel araştırmalarda düzenli egzersizler sonrasında kanserli dokuda küçülme oranı %60 ile %80! Ve hastalığın tekrarlama riskini de inanılmaz derecede azaltmış oluyorsunuz (Exercise and cancer: from "healthy" to "therapeutic"? Idorn M, Thor Straten P.Cancer Immunol Immunother. 2017 May;66(5):667-671. doi: 10.1007/s00262-017-1985-z. Epub 2017 Mar 21.PMID: 28324125). Bu denli muhteşem bir şey var mı hayatta? Kanserin çaresini çoktan bulmuşuz da haberimiz yok! Evet egzersiz kansere karşı müthiş bir ilaç. Gelecekte her iki kişiden birinde kanser görülme ihtimali öngörülüyor. Peki ya bu süreçte ne yapacağız? Herkese kemoterapi ilaçları verip tüm yaşam kalitelerini, tüm yaşam umutlarını yerle bir mi edeceğiz? Elbette böyle bir şeyi yapmak imkansız. Egzersizin kanserden koruduğu açık ve net! Çünkü egzersiz vücudumuzda oluşan kanserli hücreleri anında tanıyan ve onları bir hamlede öldüren ismini de oradan alan “doğal öldürücü hücreler”in -natural killer cells (NK cells)- sayısını inanılmaz derecede arttıyor (Exercise-Dependent Regulation of NK Cells in Cancer Protection. Idorn M, Hojman P.Trends Mol Med. 2016 Jul;22(7):565-577. doi: 10.1016/j.molmed.2016.05.007. Epub 2016 Jun 1.PMID: 27262760). Düşünsenize her egzersiz yaptığınızda kansere yakalanma riskinizin o denli azaldığını. Kanser geleceğimiz için büyük bir tehdit ve bu tehdidi savuşturacak muhteşem bir güç var elinizde. Polifenollerle de bu riski daha da azaltabilir, çok daha sağlıklı bir hayata geçiş yapabiliriz. Kanser ve egzersiz adına bugüne kadar 21.197 yayın var. Meme kanserinden, prostat kanserine, pankreas kanserinden, beyin kanserlerine kadar çok çeşitli yayınlar var. Dilediğiniz zaman tüm yayınları sizinle paylaşabilirim.
Egzersiz bir başka şeyin daha düşmanı. Obezitenin ve obezitenin getirdiği dünya kadar sağlık probleminin. Göbeğiniz ve bel çevreniz yağlanmaya başladıysa ortalama 7-8 yıl içerisinde diyabete yakalanıyorsunuz ve yaşamınız kan şekerinizi dengelemekle ve diyabetin onlarca farklı komplikasyonunu (el ayak uyuşmaları, göz problemleri, böbrek problemleri, ruhsal dengenin bozulması gibi) dindirmekle geçiyor. Obezite Dünya Sağlık Örgütü’nün “salgın” olarak nitelediği bir olgu. Bir çoğumuz muzdaribiz. Fazla kilolara belki toplumumuzun %75’i sahip. Bu gidişatı değiştirmenin tek yolu var o da herkesin düzenli egzersiz yapması. 6 ay içerisinde çok farklı bedenlere sahip olabiliriz. Beslenme düzenimizi değiştirmemiz oldukça zor. Çünkü gıdaya erişimimiz ekonomik nedenlerden dolayı kısıtlı ve çok çeşitli beslenemiyoruz. Düşünsenize toplumumuz günlük enerji ihtiyacının %50’sini sadece ekmekten karşılıyor. Ekonomik kriz zamanlarında bu %70’e çıkıyor. Böyle bir tüketimde egzersiz yapmadan kilolarımızdan kurtulmak imkansız! Zayıflatıcı, kilo verdirici, yağ yakıcı vs. ürünlere asla ama asla itibar etmeyin. Hiçbirinin bir işe yaradığı yok. Sadece sizi biraz motive ediyorlar ve verdiğiniz kilolar daha sonra fazlasıyla geri geliyor. Yapmamız gereken şey “yaşam stili değişikliği” bunu da egzersizle çözebiliriz. Egzersiz ve obeziteyle ilgili bugüne kadar yapılmış yayın sayısı 34.904! Gerçekten çok fazla çalışılmış (Exercise in the management of obesity. Petridou A, Siopi A, Mougios V.Metabolism. 2019 Mar;92:163-169. doi: 10.1016/j.metabol.2018.10.009. Epub 2018 Oct 29.PMID: 30385379). Fazla kiloluysanız ve artık egzersize başlamaya karar verdiyseniz mutlaka bir danışman eşliğinde egzersize başlamanız gerekiyor. Çünkü internetten gördüğünüz bazı hareketlerde sakatlanma riskiniz çok yükselebiliyor. O yüzden bir egzersiz hocasına mutlaka ihtiyacınız var.
Diyorsunuz ki “ben yüksek tansiyon hastasıyım, egzersiz yapamam”. İşte en yaygın yanlış görüş bu. Toplumumuzda her 4 kişiden 1’ini kalp-damar hastalıklarından dolayı kaybediyoruz. Ve kalp-damar hastalıkları ölüm nedenlerimizde 1. sırada. Buna yüksek tansiyona bağlı beyin kanamaları, kalp damarı tıkanıkları, inmeler vs. hepsi dahil. Hepsinin temel mekanizması benzer şeye dayanıyor zaten. Diyelim ki böyle riskli bir hastasınız ve egzersize başlamaya karar verdiniz. Bu kararınız dünyanın en doğru kararı! Çünkü hem kalp-damar probleminiz olup, hem de sedanter yani hareketsiz yaşıyorsanız ölüm riskiniz çok ama çok yükseliyor. Hareketli bir yaşam sizi hastalıktan kurtaracak yegane şey (Hypertension and Exercise Training: Evidence from Clinical Studies. Moraes-Silva IC, Mostarda CT, Silva-Filho AC, Irigoyen MC.Adv Exp Med Biol. 2017;1000:65-84. doi: 10.1007/978-981-10-4304-8_5.PMID: 29098616). Çünkü egzersiz yaptığınız zaman tansiyonunuzu kontrol altına almak çok ama çok daha kolaylaşıyor (Physical activity and exercise lower blood pressure in individuals with hypertension: narrative review of 27 RCTs. Börjesson M, Onerup A, Lundqvist S, Dahlöf B.Br J Sports Med. 2016 Mar;50(6):356-61. doi: 10.1136/bjsports-2015-095786. Epub 2016 Jan 19.PMID: 26787705). Ve yine tekrar etmemde fayda var, hipertansiyon hastası ya da kalp-damar hastasıysanız egzersizinizi yine konuyu bilen birisiyle birlikte yapmanızda çok büyük fayda var. Yani birbirimize yardım etmemiz gerekiyor.
Diyabet dünyanın en çok para harcatan hastalığı. Çünkü kan şekerinizi bir türlü kontrol altına alamıyorsunuz. Kilonuzu ve yemelerinizi kontrol altına alamıyorsunuz. Huzurunuz yok ve klinik komplikasyonları oldukça fazla. Gözlerinizde problemler oluyor, böbrekleriniz, kalbiniz hep şekerden etkileniyor. Ağzınızın tadı bozuluyor, daha fazla su içme isteği duyuyorsunuz, tuvalet problemleriniz sizi bir türlü bırakmıyor gibi gibi. Ve tüm bunlar için sürekli doktora gidip, türlü ilaçlarla sağlığınızı kontrol altına tutmaya çalışıyorsunuz. Tüm bunlarla uğraşmak yerine neden düzenli egzersize başlamıyorsunuz? Çünkü düzenli egzersiz sizin kan şekerinizi düzenleme en etkili yol. Bunun binlerce bilimsel ispatı var (The essential role of exercise in the management of type 2 diabetes. Kirwan JP, Sacks J, Nieuwoudt S.Cleve Clin J Med. 2017 Jul;84(7 Suppl 1):S15-S21. doi:  0.3949/ccjm.84.s1.03.PMID: 28708479), (Physical exercise as therapy for type 2 diabetes mellitus. Balducci S, Sacchetti M, Haxhi J, Orlando G, D'Errico V, Fallucca S, Menini S, Pugliese G.Diabetes Metab Res Rev. 2014 Mar;30 Suppl 1:13-23. doi: 10.1002/dmrr.2514.PMID: 24353273). Obezitede olduğu gibi tip 2 diyabette de egzersiz bir “tedavi” aracı. Bakın önleme, engelleme, kontrol altına alma gibi şeylerden bahsetmiyorum “tedavi” diyorum! Egzersiz ve tip 2 diyabet üzerine yapılmış bugüne kadar 17.344 bilimsel yayın var. Yani konuyu oldukça detaylı bir şekilde biliyor bilim insanları. İnsüline bu kadar dünyanın parasını vermediniz mi? Egzersiz yapıp vücudumuz eskisi gibi kendisi insülin üretmeye başlasa çok daha iyi olmayacak mı? Bunu başarabiliriz. Toplumumuzun şu an %35’i diyabet hastası. Bu müthiş yüksek bir oran. Ve bu oranı çok daha aşağılara çekebiliriz. Benzer şekilde en az bu kadar daha prediyabet hastası var. Neden geleceğin en sağlıksız toplumu biz olalım ki? Yoğun polifenol tüketimi ve egzersizle başaramayacağımız, üstesinden gelemeyeceğimiz hastalık yok biliyor muydunuz?
Türkiye Alzheimer görülme sıklığında Dünya’da 1. sırada! Eskiden sunumlarımda anlatırken Alzheimer görülme sıklığı Dünya’da ilk 10 ülke arasında olacağız vs. diye anlatırdım. 10 sene içerisinde Dünya birincisi konumuna geldik. Peki ya altında yatan temel mekanizma ne? Neden Alzheimer oluyoruz? Çünkü hareketsiz yaşam, kalitesiz beslenme ve düşük sosyal ilişkiler bizleri Alzheimer olmaya doğru sürüklüyor. Alzheimer’ın temelinde ise diyabet var. Çünkü şeker yüksekliği Alzheimer olma riskini çok ama çok arttırıyor. Hatta bilim dünyası Alzheimer’ı Tip 3 diyabet olarak çoktan isimlendirdi bile (Type 3 Diabetes Mellitus: A Novel Implication of Alzheimers Disease. Leszek J, Trypka E, Tarasov VV, Ashraf GM, Aliev G.Curr Top Med Chem. 2017;17(12):1331-1335. doi: 10.2174/1568026617666170103163403.PMID: 28049395). Alzheimer yaşamları ve aileleri yerle bir eden bir hastalık. Uzun yıllar sürüyor. Bir sürü bilişsel bozukluğa neden oluyor ve insanlar Alzheimer’dan ölmüyorlar. Yaşayabildikleri kadar yaşıyorlar. Ölüm başka bir nedenden dolayı geliyor. Yani Alzheimer hastaları ne kadar iyi bakılırsa, o kadar uzun yaşıyorlar ama aileye verdikleri yük de o denli artıyor. Düşünsenize canınızdan daha çok sevdiğiniz annenizin bir gün sizi tanımadığı. Ne kadar yıkıcı bir şey değil mi? Bir an düşünün.. Alzheimer ve egzersiz üzerine bugüne kadar 2.404 adet yayın var. Çünkü Alzheimer ile egzersizi bağdaştırmak epey zaman alan bir süreç. Fakat beyin ile egzersizin bir arada olduğu yayın sayısı 23,436. Yani bir hayli fazla (Alzheimer's Disease and Exercise: A Literature Review. Cass SP.Curr Sports Med Rep. 2017 Jan/Feb;16(1):19-22. doi: 10.1249/JSR.0000000000000332.PMID: 28067736). Gelecekte Alzheimer olmamak adına düzenli egzersizlerimizi yapmak durumundayız. Bu sürece bir de Alzheimer’dan bizleri koruyacak polifenolleri de eklediğimiz zaman en değerli servetimiz beynimizi en etkili bir şekilde koruyabiliriz.
Depresyon.. Hepimizi etkisi altına alan ve aylarımızı belki yıllarımızı bizden alan bir hastalık. Bir bozukluk. En sevdiğimiz insanla bile geçimsiz olduğumuz, yaşamdan hiçbir zevk alamadığımız, iş arkadaşlarıyla geçinemediğimiz bir dönem.. Üzerimizdeki yaşam yükünün artık kaldırılamaz olduğunu hissettiğimiz, akan zamanın durduğu bir dönem. İlaçların bu dönemi atlatmaktaki rolleri elbette yadsınamaz. Ama bizlere daha fazla kilo, bilişsel fonksiyon bozuklukları gibi bedelleri olduğu da bir gerçek. Depresyona en az 4’te 3’ümüzün yaşamlarımızda maruz kaldığı bir gerçek ve depresyona yakalanma sıklığımız sosyal ilişkilerimizin problemli olmasından dolayı gün geçtikçe artmakta. Depresyonun gelmesini engellemek ve depresyon sürecinde kendimiz için yapabileceğimiz en doğru şeyin yine egzersiz yapmak olduğu bilimsel çevreler tarafından sıklıkla dile getirilmekte. Öyle ki depresyon ve egzersizi konu alan bugüne kadar 21.096 bilimsel yayın yayınlanmış. O denli önemli ve egzersizin depresyona o denli iyi geldiği bilimsel olarak ispatlanmış bir olgu (Exercise as a treatment for depression: A meta-analysis. Kvam S, Kleppe CL, Nordhus IH, Hovland A.J Affect Disord. 2016 Sep 15;202:67-86. doi: 10.1016/j.jad.2016.03.063. Epub 2016 May 20.PMID: 27253219), (Exercise as a treatment for depression: A meta-analysis adjusting for publication bias. Schuch FB, Vancampfort D, Richards J, Rosenbaum S, Ward PB, Stubbs B.J Psychiatr Res. 2016 Jun;77:42-51. doi: 10.1016/j.jpsychires.2016.02.023. Epub 2016 Mar 4.PMID: 26978184).
Koronavirüs salgınının bize yaşattıkları ortada. Evlerimizde çok uzun süreler boyunca kalıyoruz, sosyal ilişkilerimizi azaltıyoruz. Sürekli ekranlar başında zaman geçiriyoruz. Bu süreçte koronavirüse yakalanıp vefat eden insanların profilleri de netleşmeye başladı. %70’i kalp-damar hastası olan, geri kalanının da diyabet, akciğer problemi, kanser gibi kronik sorunlarla boğuştuğu, yaşlı olduğu bir gerçek. Yani virüs aslında bizlere nasıl olmamamız gerektiğini gösteriyor. Hasta olmayacağız, yaşlı olsak bile sağlıklı olacağız. Bunun haricinde olan insanlara virüs bir şey yapmıyor, hafif bir şekilde geçirip gidiyoruz. Peki ya salgın süreci daha ne kadar sürecek diye insanlar birbirlerine soruyorlar. Bunların analizleri çoktan yapıldı. Salgın süreci aslında hiç bitmeyecek bir süreç. Dünyanın birçok ülkesi buna hazırlık yapıyor. Çünkü sonbaharda klasik grip virüsüyle birleşip, salgının çok daha büyük bir boyutta yaşanacağı öngörülüyor. Sosyal izolasyonun 2022 yılına kadar, salgın süreçlerinin de dalgalar halinde 2025 yılına kadar süreceği bilimsel bir gerçek! Bu gerçeği ilaçlar değiştiremez. Bu gerçeği en fazla aşılar değiştirebilir, onun da en erken önümüzdeki sene Nisan ayında geliştirilebileceği söz konusu. Bir de bu aşının tüm dünya insanlarına yapılması gibi bir sorun da gündemde. Çünkü öncelikle gelişmiş ülkeler bu aşıyı kullanıp, daha sonra bizim gibi gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelere verilmesi söz konusu. Böyle bir gerçekle hepimiz yüz yüzeyiz. Yani açık ve net olarak söylemem gerekirse salgın yakın bir gelecekte “hiçbir zaman bitmeyecek” ve bizler eskisi gibi bir yaşama sahip olmayacağız. Salgının ilk dalgasıyla birlikte “Yeni Dünya” olarak bilinen bir dünya kurgulanıyor. Bu dünyada daha dijital, daha sağlıklı bir toplum inşa edilecek. Yani hepimiz eskisinden daha çok dijitalleşmeli ve eskisinden çok ama çok daha sağlıklı olmalıyız. Sağlıklı olmamızın temellerinde de güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmamız gelmekte. Bağışıklığımızı nasıl güçlendireceğiz sorusunun yine ama yine tek bir cevabı var “düzenli egzersiz yapmak”! Bu kadar basit ve net. Çünkü ne kadar kaliteli beslenirsek beslenelim, düzenli bir egzersiz alışkanlığımız yoksa savunma sistemi hücrelerimizi aktive etmemizin bir yolu yok. Bunun üzerine yine binlerce bilimsel makale var. Ve artık bunu da bilmek zorundayız (Exercise and the Regulation of Immune Functions. Simpson RJ, Kunz H, Agha N, Graff R.Prog Mol Biol Transl Sci. 2015;135:355-80. doi: 10.1016/bs.pmbts.2015.08.001. Epub 2015 Sep 5.PMID: 26477922). Koronavirüs salgını sürecinde örneğin polifenol alımımı arttırdım ve düzenli egzersizlerle bu süreci tamamen sağlıklı bir şekilde atlattım. Hepimiz önümüzdeki süreçleri bu şekilde atlatabiliriz. Çok daha güçlü birer savunma sistemi ile ister grip virüsü, isterse koronavirüs gelsin kendimizi tamamen koruma altına alabiliriz. İstersek bunu başarabiliriz.
Hepimizde vücudumuzun organlarının verimli çalışmamasından dolayı oluşan bir “kronik yorgunluk” var. Yaşam isteksizliği, yataktan sabahları kalkmak istememe, enerji düşüklüğü vs. Bu süreç tüm yaşamımıza da yansıyor. Cinsel problemlerimiz ortaya çıkıyor. İnsanlarla daha az görüşmeye, daha az sosyalleşmeye, kendimize bile daha az vakit ayırıp zamanımızı boşa daha çok harcamaya başlıyoruz. Bu kronik yorgunluk sarmalından kurtulmamızın da tek bir yolu var! O da yine düzenli egzersiz yapmak. Çünkü kronik yorgunluk tıpkı depresyon gibi bir mental süreç ve bu süreci atlamak için elimizdeki en güçlü silah egzersiz (Exercise therapy for chronic fatigue syndrome. Larun L, Brurberg KG, Odgaard-Jensen J, Price JR.Cochrane Database Syst Rev. 2017 Apr25;4(4):CD003200.  doi:10.1002/14651858.CD003200.pub7.PMID: 28444695).
Bu hayatta daha başarılı olmak, hedeflediğiniz hayata daha hızlı kavuşmak için müthiş çalışan bir zihne sahip olmamız gerekiyor. Her anlamda çok iyi çalışan bir beyin, bizleri istediğimiz her konuma getirebilir. Sorunların üstesinden daha kolaylıkla gelmemizi sağlayabilir. Daha yüksek zekaya, daha güçlü hafızaya sahip olmak bizleri bu zamana kadar hiç olmadığımız konumlar, pozisyonlar sahip olmamıza neden olabilir. Fiziksel açıdan da düzgün olduğumuzda yaşamımızda yükselemeyeceğimiz bir konumumuz olamaz. Sosyal statümüzü en üst seviyelere taşıyabiliriz. Bu kadar büyük kazançlara sahip olmamız için yine yapmamız gereken tek şey düzenli egzersiz yapmak. Hepimizin için elzem bir şey egzersiz (Exercise and mental health: many reasons to move. Deslandes A, Moraes H, Ferreira C, Veiga H, Silveira H, Mouta R, Pompeu FA, Coutinho ES, Laks J.Neuropsychobiology. 2009;59(4):191-8. doi: 10.1159/000223730. Epub 2009 Jun 10.PMID: 19521110).
Bir çoğumuz duruş bozukluğuna sahip. Yani kendimizi hissettiğimizden daha farklı gösteriyoruz insanlara. Hafif kambur, omuzlar aşağıda… Böyle olmamızın altında yatan neden de yine egzersiz eksikliği. Bir çoğumuz bel problemlerine sahip ve yine aynı oranda boyun problemi yaşayan insanlarımızın sayısı bir hayli fazla. Diz ve eklem ağrıları çeken insanlarımızın sayısı da hiç az değil. Romatizma problemi yaşayan yüz binlerce insanımız var örneğin. Duruş bozukluklarından, romatizmaya, bel ağrılarından, boyun problemlerine kadar birçok problemimizi tek bir dokunuşla çözebiliriz. O da evet, egzersizle! Çünkü egzersiz bu problemlerimizin hepsinden bizleri kurtarabilecek yegane şey (Effects of a Resistance and Stretching Training Program on Forward Head and Protracted Shoulder Posture in Adolescents. Ruivo RM, Pezarat-Correia P, Carita AI.J Manipulative Physiol Ther. 2017 Jan;40(1):1-10. doi: 10.1016/j.jmpt.2016.10.005. Epub 2016 Nov 11.PMID: 27842938), (Exercise in osteoarthritis: moving from prescription to adherence. Bennell KL, Dobson F, Hinman RS.Best Pract Res Clin Rheumatol. 2014 Feb;28(1):93-117. doi:10.1016/j.berh.2014.01.009.PMID: 24792947).


Egzersizin bilinen birçok hastalığın tedavisinde doğrudan rol oynayabileceği bilimsel olarak ispatlanmıştır. Psikiyatrik hastalıklardan, depresyonda, anksiyete bozukluklarında, stres problemlerinde, şizofrenide… Nörolojik hastalıklardan bunamada, Parkinson’da, Alzheimer’da, multiple sklerozda… Metabolik hastalıklardan obezitede, hiperlipidemide, hipertansiyon-diyabet-obezitenin bir arada görüldüğü metabolik sendromda, polisistik ovaryum sendromunda, tip 2 diyabette, tip 1 diyabette... Kardiyovasküler hastalıklardan serebral apoplekside, hipertansiyonda, koroner kalp hastalıklarında, kalp krizlerinde... Akciğer hastalıklarından kronik tıkanmalı akciğer hastalığında, bronşial astımda, sistik fibrozda... Kas-iskelet sistemi problemlerinden osteoartiritte, kemik erimesinde, sırt ağrılarında, romatoid artiritte ve son olarak elbette kanserde yaygın kullanımı insanlarımızın refah seviyesini arttırabilecek  düzeye getirmede çok önemli bir rol oynamaktadır (Exercise as medicine - evidence for prescribing exercise as therapy in 26 different chronic diseases. Pedersen BK, Saltin B.Scand J Med Sci Sports. 2015 Dec;25 Suppl 3:1-72. doi: 10.1111/sms.12581.PMID: 26606383).

Salgın sonrasında isimlendirilen “Yeni Dünya”da kendinize sağlıklı beslenme ve egzersizlerden oluşan bir pencere açmanızda fayda var. Bu pencereyi ne kadar hızlı açabilirseniz, o kadar sağlıklı olma yoluna koyulmuş olursunuz. Polifenollerce nasıl zengin beslenebilirim sorusunun cevabını ben sizlere verebilirim, o nedenle bana aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz. Düzenli egzersiz alışkanlığına sahip olma ve doğru hareketleri doğru bir şekilde yapabilmek için ise size çok güvendiğim egzersiz hocam Mahir Çelik’i tavsiye edebilirim. Kendisine şu adresten ulaşabilir (https://www.instagram.com/mahircelik.pt/), Skype gibi canlı bağlantılarla yaşamınıza doğru egzersizi adapte edebilirsiniz. Düşünsenize sabah akşam çalışıyorsunuz ve hiç zamanınız yok. Bu koşullarda nasıl egzersiz yapabilirim diye düşünüyorsunuz. O zaman en uygun zamanınızı belirleyip, Mahir ile internet yoluyla bağlantıya geçebilirsiniz. Dijitalleşmekten korkmayın. Bu zamanda yapabileceğimiz en doğru şeyler dijitalleşmek ve sağlıklı yaşamak. İstersek hep birlikte başarabiliriz.

can.kayacilar@gmail.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MOR BAKLAVA HAKKINDA PEK BİLİNMEYENLER

Ülkemizde bazı şeyleri değiştirmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Bunlardan en önemlisi de belki tüketim alışkanlıklarını değiştirip, daha sağlıklı bir tüketime geçebilmek. Peki ya bunu nasıl başarabiliriz? Yani toplumumuzun daha sağlıklı beslenmesini nasıl sağlayabiliriz? Sonuçta beslenme bir alışkanlık ve geleneksel tüketimlerimiz de (ekmek, baklava vs.) ortada. Kimi yörelerimiz eti bol yerken, kimi yörelerimiz ekmeği bol tüketiyor. Toplumumuzun geneline bakarsak ise ülkemizde yaşayan bir insan günlük toplam enerji ihtiyacının %50’sini sadece ekmekten karşılıyor! Bu müthiş bir rakam. Kriz dönemlerinde bu ihtiyacı karşılama oranı (muhtemelen şimdi de öyledir) %70’lere çıkıyor. Yani toplumumuza “ekmek tüketmeyin” demek abeste iştigal. Peki ya o zaman ne yapacağız? Toplumumuzu nasıl sağlıklı besleyeceğiz? Bunu yapmanın en doğru yollarından bir tanesi de toplumumuzun sıklıkla tükettiği gıdaları farklı ve doğal bileşenlerce zenginleştirmek! Bunu da ancak ileri teknoloji kullanarak gerç

Mor Fırıncılık Ürünleri 2020’ye Damgasını Vuracak!

Mor ekmek, mor simit, mor bazlama derken mor kurabiyeler, mor baklavalar, mor cheesecake’ler, mor muffinler, mor galetalar yakın zamanda raflarda yerini alacak. Mor renkli ürünler gün geçtikçe ülkemizde giderek yaygınlaşıyor. Bu yaygınlaşmanın temellerinde mor rengin çekici gelmesi ve insanların mor renkli ürünleri tükettiklerinde duydukları mutluluk duygusu gelmekte. Mor renk aslında kraliyet rengi. Geçmiş zamanlarda ve günümüzde de hala krallıkla yönetilen yerlerde mor renk soylular tarafından kullanılıyor. O nedenle mor rengin içimize kazınmış böyle bir üstünlüğü de var. Örneğin mor renkli fırıncılık ürünleri hediye seçimlerinde daha çok kullanılıyor. İnsanlar birbirlerine hediye etmek için mor renkli ürünleri tercih ediyorlar. Paylaşımın bu kadar yoğun olduğu bir ortamda, yaygınlığın da ardından gelmesi kaçınılmaz duruyor. Gelelim bu mor fırıncılık ürünlerinin nasıl üretildiğine. Çünkü işin tüm detayları orada. Mor fırıncılık ürünlerine eğer sahte ve kimyasal boyalar kull

Türkiye Alzheimer Görülme Sıklığında Dünyada Birinci Sırada!!!

Bilim dünyasının mihenk taşlarından biri olan The LANCET dergisinde bir yayına rastladım bu sabah. Ve moralim oldukça bozuldu. Dünya'da Alzheimer hastalığının görülme sıklığını konu alan bir makaleydi bu. Ben ülkemizin Alzheimer görülme sıklığında gelecek yıllarda Dünya'da ilk 10 ülke arasında olacağını hep söylerdim konferanslarda, konuşmalarımda.. Ama hiç 1 numara olacağını düşünmemiştim. Fakat bu çalışma gösteriyor ki ülkemiz çoktan Dünya birinciliğine yerleşmiş durumda. Alzheimer demek ailelerin dağılması demek. Alzheimer demek hayatınızda başınıza ve çevrenizin başına gelmiş en kötü şey demek. Ekonomik ve psikolojik yönden en yakınlarımızı da çökerten bir hastalık Alzheimer.. Ve ülkemizde bu hastalığa yakalanmış yüzbinler var. Bu yüzbinlerce aile demek! Alzheimer'ın gelişiminde beslenme en önemli faktör. Yüksek şekerli beslenme Alzheimer gelişiminin temelinde yer alıyor. Tükettiklerimizi sağlıklı bileşenlerce zenginleştirmeliyiz. Fonksiyonel gıdalara hepimizin ge