Elinizde bir anahtar olduğunu
düşünün ve o anahtarın her kapıyı açabildiğini, anahtar deliğine göre kendini şekillendirdiğini.
Müthiş bir şey olurdu değil mi? İlerleyen yaşımızla birlikte sahip olduğumuz
hastalıkların ya da kötü bedensel koşulların sayısı da artıyor. Her geçen gün
örneğin daha fazla ağrı kesici kullanmak durumunda kalıyoruz. Çünkü bedenimiz
sürekli olarak hatalar veriyor. Bu hatalar daha sonra zamanla birikiyor ve
bizlerin yaşam koşullarını zorlaştıran hastalıklara dönüyor. Tüm bu hastalıkların
ya da yaşadığımız rahatsızlıkların sadece tek bir çözüm yolu olduğunu biliyor
muydunuz? Bir çoğumuz sağlıklı beslenmeye bugünlerde dikkat ediyoruz. Düzenli
yaşamaya çalışıyoruz. Fakat durumumuz her zaman çok da iyiye gitmiyor. Peki ya
eksikliğimiz nerede? Temel eksikliğimiz düzenli egzersiz yapmamamız. Çünkü
egzersize yeterli zaman ayırmıyoruz. Eğer yaparsak da doğru egzersiz
yapmadığımız için 2 hafta içerisinde egzersizi bırakıyoruz. Çünkü egzersiz aslında
bir profesyonellik ve sabır işi. Hele ki evde kaldığımız şu günlerde evimizde
tek başımıza egzersiz yapmaya çalışıyorsak vay halimize.
Biraz işin bilim tarafından
bahsedeyim. Egzersizle ilgili bugüne kadar toplam 455.271 adet bilimsel yayın
yapılmış. Sizce de bu muhteşem bir rakam değil mi? Egzersizin ne işe yaradığını
bilim dünyası çok ama çok iyi biliyor demek ki. Peki ya problem nerede? Problem
bunun farkında olmamamız. Spor hocalarının, spor yapanların, eğitmenlerin..
Egzersizin sadece gençleri 12-24 haftada kaslandırmak olmadığını herkesin ama
herkesin, çocukların, ev hanımlarının, yaşlıların, tüm çalışanların, öğrencilerin,
kısacası toplumun her kesiminin mutlaka ama mutlaka egzersiz yapması gerekiyor.
Çok çeşitli egzersiz türleri ve binlerce egzersiz hareketi var. Bu hareketleri,
zamanlamaları, dozları mutlaka bir egzersiz hocasıyla birlikte çalışmak
gerekiyor. Egzersiz ayrıca bir motivasyon işi. Çoğumuzun da kendi kendine yetebilecek
bir motivasyon düzeyi yok. İllaki farklı kişilerle etkileşimde olup, onlarla birlikte
bir şeyler yapıp motivasyonumuzu sağlıyoruz. Bunun için çok iyi yetişmiş, işini
gerçekten iyi bilen, okuyan, araştıran egzersiz hocalarına ihtiyacımız var. 455.271
yayın az değil! Çok şey bilmeyi gerektiriyor.
Uzun yıllardır “polifenoller”
olarak bilinen ve bitkilerin kök, gövde, yaprak, meyve, dal gibi kısımlarından
farklı oranlarda bulunan ve sağlığımız açısından oldukça değerli bileşenlerle yoğun
bir çalışma içerisindeyim. Sıçanlardan, farelere, meyve sineklerinden insanlara
kadar birçok deneysel çalışma gerçekleştirdim bu bileşenlerle. Alzheimer
modellerinden, Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklara, obeziteden, tip 2
diyabete, yüksek yağlı beslenme modellerinden, depresyon, bağımlılık, anksiyete
gibi farklı bilişsel ve deneysel hayvan modellerinde bu bileşenlerin etkilerini
çok ama gerçekten çok detaylı bir şekilde çalıştım, çalışmaya da devam
ediyorum. Az değil bir fiil 15 yıl! Ve bu deneyler sonucunda şu sonuca vardım.
Polifenoller hastalıkları iyileştirmede değil de hastalıkların gelişimini
engellemede, gidişatını durdurmada oldukça ama oldukça başarılılar. Yani
polifenollerle hastalık tedavileri olmuyor belki ama hastalıkların gelişimi
durdurulabiliyor ya da hastalıklara hiç yakalanmadan uzun ve sağlıklı bir ömür
geçirilebiliyor. Elimizde böyle bir güç var. Bu gücü yaygınlaştırmak ve herkesin
kullanımına sunmak için de polifenolleri toplumumuzun sıkça tükettiği gıdaların
içerisine karıştırırak toplum sağlığını koruma görevimizi yerine getirmeye
çalışıyoruz. Mor ekmek bunlardan bir tanesi örneğin. Mor sebze ve meyvelerden
saflaştırdığımız bileşenleri ekmeğe katarak toplum sağlığını bilişsel yönden,
kardiyovasküler yönden ve diyabet yönünden korumayı amaçlıyoruz. Mor ekmek bir
trend oldu ve giderek yaygınlaşıyor. Ayrıca insanlar mor ekmeğin etken
maddesiyle yüzlerce farklı ürün geliştirdiler. Tüm bu ürünlere www.instagram.com/mormiks sayfasından
ulaşabilirsiniz. Peki ya bu söylediklerimin egzersizle ne ilgisi var?
Toplumumuzun sağlığının en yüksek
seviyeye ulaşabilmesi için insan ayrımı, sosyal sınıf, statü vs. göz etmeksizin
herkesin ama herkesin mutlaka polifenolce zengin beslenmesi ve düzenli egzersiz
yapması gerekiyor. Bu bir yaşam amacı benim için. Yani herkesi polifenolce
zengin besleyeceğim ve herkesin düzenli egzersiz yapmasını sağlayacağım. Ancak
bu şekilde çünkü “sağlıklı” olunabiliyor. Diğer türlü sandalyenin bir bacağı
hep eksik kalıyor. Toplumumuz polifenolce oldukça fakir besleniyor. Yaptığım
gözlem ve araştırmalara göre toplumumuz ortalama 400-600 mg arasında günlük
polifenol alıyor. Bu muazzam oranda düşük bir rakam. Örneğin dünyada yaşam süresi
beklentisinin en uzun olduğu, obezitenin en az görüldüğü toplum olan Japonya’da
insanlar günlük olarak 3000 mg polifenol alıyorlar. Sağlıkla polifenol alımı
doğru orantılı. Çünkü sağlıklı beslenme demek aslında polifenolce zengin
beslenme demek. Beslenme düzenini polifenolce zengin bir hale getirdikten sonra
yaşamlarımıza mutlaka egzersizi de katmamız gerekiyor. Polifenollerin etki
mekanizmaları egzersizle çok daha güçlü bir hale geliyor. Polifenoller bizleri
kalp-damar hastalıklarından koruyan, obezite ve tip-2 diyabetin gelişimini
engelleyen, tip-1 diyabetin sağlıklı bir şekilde kontrol altına alınmasını
sağlayan, bizleri Alzheimer’dan, depresyondan, anksiyeteden koruyan ve
organlarımızın çok daha iyi çalışmasını sağlayarak bizleri daha sağlıklı bir
yaşam doğru götüren bileşenler. Peki ya egzersiz? İşte egzersiz de tam olarak
bunları sağlıyor.
Düşünsenize kanser hastasısınız
ve bir anda sağlıklı yaşam adına egzersiz yapmaya karar verdiniz. Sizce kanser
dokunuz yaptığınız düzenli egzersizlerden sonra yüzde kaç küçülme gösterdi? Ben
size söyleyeyim. Yapılan deneysel araştırmalarda düzenli egzersizler sonrasında
kanserli dokuda küçülme oranı %60 ile %80! Ve hastalığın tekrarlama riskini de inanılmaz
derecede azaltmış oluyorsunuz (Exercise and cancer:
from "healthy" to "therapeutic"? Idorn M, Thor
Straten P.Cancer Immunol Immunother. 2017 May;66(5):667-671. doi:
10.1007/s00262-017-1985-z. Epub 2017 Mar 21.PMID: 28324125). Bu denli
muhteşem bir şey var mı hayatta? Kanserin çaresini çoktan bulmuşuz da haberimiz
yok! Evet egzersiz kansere karşı müthiş bir ilaç. Gelecekte her iki kişiden
birinde kanser görülme ihtimali öngörülüyor. Peki ya bu süreçte ne yapacağız? Herkese
kemoterapi ilaçları verip tüm yaşam kalitelerini, tüm yaşam umutlarını yerle
bir mi edeceğiz? Elbette böyle bir şeyi yapmak imkansız. Egzersizin kanserden
koruduğu açık ve net! Çünkü egzersiz vücudumuzda oluşan kanserli hücreleri
anında tanıyan ve onları bir hamlede öldüren ismini de oradan alan “doğal
öldürücü hücreler”in -natural killer cells (NK cells)- sayısını inanılmaz
derecede arttıyor (Exercise-Dependent
Regulation of NK Cells in Cancer Protection. Idorn M,
Hojman P.Trends Mol Med. 2016 Jul;22(7):565-577. doi:
10.1016/j.molmed.2016.05.007. Epub 2016 Jun 1.PMID: 27262760). Düşünsenize
her egzersiz yaptığınızda kansere yakalanma riskinizin o denli azaldığını.
Kanser geleceğimiz için büyük bir tehdit ve bu tehdidi savuşturacak muhteşem
bir güç var elinizde. Polifenollerle de bu riski daha da azaltabilir, çok daha
sağlıklı bir hayata geçiş yapabiliriz. Kanser ve egzersiz adına bugüne kadar
21.197 yayın var. Meme kanserinden, prostat kanserine, pankreas kanserinden,
beyin kanserlerine kadar çok çeşitli yayınlar var. Dilediğiniz zaman tüm yayınları
sizinle paylaşabilirim.
Egzersiz bir başka şeyin daha
düşmanı. Obezitenin ve obezitenin getirdiği dünya kadar sağlık probleminin. Göbeğiniz
ve bel çevreniz yağlanmaya başladıysa ortalama 7-8 yıl içerisinde diyabete
yakalanıyorsunuz ve yaşamınız kan şekerinizi dengelemekle ve diyabetin onlarca
farklı komplikasyonunu (el ayak uyuşmaları, göz problemleri, böbrek problemleri,
ruhsal dengenin bozulması gibi) dindirmekle geçiyor. Obezite Dünya Sağlık Örgütü’nün
“salgın” olarak nitelediği bir olgu. Bir çoğumuz muzdaribiz. Fazla kilolara belki
toplumumuzun %75’i sahip. Bu gidişatı değiştirmenin tek yolu var o da herkesin düzenli
egzersiz yapması. 6 ay içerisinde çok farklı bedenlere sahip olabiliriz.
Beslenme düzenimizi değiştirmemiz oldukça zor. Çünkü gıdaya erişimimiz ekonomik
nedenlerden dolayı kısıtlı ve çok çeşitli beslenemiyoruz. Düşünsenize toplumumuz
günlük enerji ihtiyacının %50’sini sadece ekmekten karşılıyor. Ekonomik kriz zamanlarında
bu %70’e çıkıyor. Böyle bir tüketimde egzersiz yapmadan kilolarımızdan kurtulmak
imkansız! Zayıflatıcı, kilo verdirici, yağ yakıcı vs. ürünlere asla ama asla itibar
etmeyin. Hiçbirinin bir işe yaradığı yok. Sadece sizi biraz motive ediyorlar ve
verdiğiniz kilolar daha sonra fazlasıyla geri geliyor. Yapmamız gereken şey “yaşam
stili değişikliği” bunu da egzersizle çözebiliriz. Egzersiz ve obeziteyle ilgili
bugüne kadar yapılmış yayın sayısı 34.904! Gerçekten çok fazla çalışılmış (Exercise in
the management of obesity. Petridou A, Siopi A, Mougios V.Metabolism.
2019 Mar;92:163-169. doi: 10.1016/j.metabol.2018.10.009. Epub 2018 Oct 29.PMID: 30385379).
Fazla kiloluysanız ve artık egzersize başlamaya karar verdiyseniz mutlaka bir
danışman eşliğinde egzersize başlamanız gerekiyor. Çünkü internetten gördüğünüz
bazı hareketlerde sakatlanma riskiniz çok yükselebiliyor. O yüzden bir egzersiz
hocasına mutlaka ihtiyacınız var.
Diyorsunuz ki “ben yüksek
tansiyon hastasıyım, egzersiz yapamam”. İşte en yaygın yanlış görüş bu. Toplumumuzda
her 4 kişiden 1’ini kalp-damar hastalıklarından dolayı kaybediyoruz. Ve
kalp-damar hastalıkları ölüm nedenlerimizde 1. sırada. Buna yüksek tansiyona
bağlı beyin kanamaları, kalp damarı tıkanıkları, inmeler vs. hepsi dahil.
Hepsinin temel mekanizması benzer şeye dayanıyor zaten. Diyelim ki böyle riskli
bir hastasınız ve egzersize başlamaya karar verdiniz. Bu kararınız dünyanın en
doğru kararı! Çünkü hem kalp-damar probleminiz olup, hem de sedanter yani
hareketsiz yaşıyorsanız ölüm riskiniz çok ama çok yükseliyor. Hareketli bir yaşam
sizi hastalıktan kurtaracak yegane şey (Hypertension and Exercise Training:
Evidence from Clinical Studies. Moraes-Silva IC, Mostarda CT,
Silva-Filho AC, Irigoyen MC.Adv Exp Med Biol. 2017;1000:65-84. doi:
10.1007/978-981-10-4304-8_5.PMID: 29098616). Çünkü egzersiz yaptığınız
zaman tansiyonunuzu kontrol altına almak çok ama çok daha kolaylaşıyor (Physical
activity and exercise lower blood pressure in individuals with hypertension:
narrative review of 27 RCTs. Börjesson M, Onerup A, Lundqvist S,
Dahlöf B.Br J Sports Med. 2016 Mar;50(6):356-61. doi: 10.1136/bjsports-2015-095786.
Epub 2016 Jan 19.PMID: 26787705). Ve yine tekrar etmemde fayda var, hipertansiyon
hastası ya da kalp-damar hastasıysanız egzersizinizi yine konuyu bilen
birisiyle birlikte yapmanızda çok büyük fayda var. Yani birbirimize yardım
etmemiz gerekiyor.
Diyabet dünyanın en çok para
harcatan hastalığı. Çünkü kan şekerinizi bir türlü kontrol altına alamıyorsunuz.
Kilonuzu ve yemelerinizi kontrol altına alamıyorsunuz. Huzurunuz yok ve klinik
komplikasyonları oldukça fazla. Gözlerinizde problemler oluyor, böbrekleriniz, kalbiniz
hep şekerden etkileniyor. Ağzınızın tadı bozuluyor, daha fazla su içme isteği
duyuyorsunuz, tuvalet problemleriniz sizi bir türlü bırakmıyor gibi gibi. Ve
tüm bunlar için sürekli doktora gidip, türlü ilaçlarla sağlığınızı kontrol
altına tutmaya çalışıyorsunuz. Tüm bunlarla uğraşmak yerine neden düzenli
egzersize başlamıyorsunuz? Çünkü düzenli egzersiz sizin kan şekerinizi
düzenleme en etkili yol. Bunun binlerce bilimsel ispatı var (The essential
role of exercise in the management of type 2 diabetes.
Kirwan JP, Sacks J, Nieuwoudt S.Cleve Clin J Med. 2017 Jul;84(7 Suppl
1):S15-S21. doi: 0.3949/ccjm.84.s1.03.PMID: 28708479),
(Physical exercise as
therapy for type 2 diabetes mellitus. Balducci
S, Sacchetti M, Haxhi J, Orlando G, D'Errico V, Fallucca S, Menini S, Pugliese
G.Diabetes Metab Res Rev. 2014 Mar;30 Suppl 1:13-23. doi: 10.1002/dmrr.2514.PMID: 24353273).
Obezitede olduğu gibi tip 2 diyabette de egzersiz bir “tedavi” aracı. Bakın
önleme, engelleme, kontrol altına alma gibi şeylerden bahsetmiyorum “tedavi”
diyorum! Egzersiz ve tip 2 diyabet üzerine yapılmış bugüne kadar 17.344
bilimsel yayın var. Yani konuyu oldukça detaylı bir şekilde biliyor bilim insanları.
İnsüline bu kadar dünyanın parasını vermediniz mi? Egzersiz yapıp vücudumuz eskisi
gibi kendisi insülin üretmeye başlasa çok daha iyi olmayacak mı? Bunu
başarabiliriz. Toplumumuzun şu an %35’i diyabet hastası. Bu müthiş yüksek bir oran.
Ve bu oranı çok daha aşağılara çekebiliriz. Benzer şekilde en az bu kadar daha
prediyabet hastası var. Neden geleceğin en sağlıksız toplumu biz olalım ki?
Yoğun polifenol tüketimi ve egzersizle başaramayacağımız, üstesinden
gelemeyeceğimiz hastalık yok biliyor muydunuz?
Türkiye Alzheimer görülme
sıklığında Dünya’da 1. sırada! Eskiden sunumlarımda anlatırken Alzheimer
görülme sıklığı Dünya’da ilk 10 ülke arasında olacağız vs. diye anlatırdım. 10
sene içerisinde Dünya birincisi konumuna geldik. Peki ya altında yatan temel
mekanizma ne? Neden Alzheimer oluyoruz? Çünkü hareketsiz yaşam, kalitesiz
beslenme ve düşük sosyal ilişkiler bizleri Alzheimer olmaya doğru sürüklüyor. Alzheimer’ın
temelinde ise diyabet var. Çünkü şeker yüksekliği Alzheimer olma riskini çok
ama çok arttırıyor. Hatta bilim dünyası Alzheimer’ı Tip 3 diyabet olarak çoktan
isimlendirdi bile (Type 3 Diabetes Mellitus:
A Novel Implication of Alzheimers Disease. Leszek J,
Trypka E, Tarasov VV, Ashraf GM, Aliev G.Curr Top Med Chem.
2017;17(12):1331-1335. doi: 10.2174/1568026617666170103163403.PMID: 28049395).
Alzheimer yaşamları ve aileleri yerle bir eden bir hastalık. Uzun yıllar sürüyor.
Bir sürü bilişsel bozukluğa neden oluyor ve insanlar Alzheimer’dan ölmüyorlar.
Yaşayabildikleri kadar yaşıyorlar. Ölüm başka bir nedenden dolayı geliyor. Yani
Alzheimer hastaları ne kadar iyi bakılırsa, o kadar uzun yaşıyorlar ama aileye
verdikleri yük de o denli artıyor. Düşünsenize canınızdan daha çok sevdiğiniz
annenizin bir gün sizi tanımadığı. Ne kadar yıkıcı bir şey değil mi? Bir an düşünün..
Alzheimer ve egzersiz üzerine bugüne kadar 2.404 adet yayın var. Çünkü Alzheimer
ile egzersizi bağdaştırmak epey zaman alan bir süreç. Fakat beyin ile egzersizin
bir arada olduğu yayın sayısı 23,436. Yani bir hayli fazla (Alzheimer's Disease and Exercise:
A Literature Review. Cass SP.Curr Sports Med Rep. 2017
Jan/Feb;16(1):19-22. doi: 10.1249/JSR.0000000000000332.PMID: 28067736).
Gelecekte Alzheimer olmamak adına düzenli egzersizlerimizi yapmak durumundayız.
Bu sürece bir de Alzheimer’dan bizleri koruyacak polifenolleri de eklediğimiz
zaman en değerli servetimiz beynimizi en etkili bir şekilde koruyabiliriz.
Depresyon.. Hepimizi etkisi
altına alan ve aylarımızı belki yıllarımızı bizden alan bir hastalık. Bir bozukluk.
En sevdiğimiz insanla bile geçimsiz olduğumuz, yaşamdan hiçbir zevk
alamadığımız, iş arkadaşlarıyla geçinemediğimiz bir dönem.. Üzerimizdeki yaşam yükünün
artık kaldırılamaz olduğunu hissettiğimiz, akan zamanın durduğu bir dönem. İlaçların
bu dönemi atlatmaktaki rolleri elbette yadsınamaz. Ama bizlere daha fazla kilo,
bilişsel fonksiyon bozuklukları gibi bedelleri olduğu da bir gerçek. Depresyona
en az 4’te 3’ümüzün yaşamlarımızda maruz kaldığı bir gerçek ve depresyona
yakalanma sıklığımız sosyal ilişkilerimizin problemli olmasından dolayı gün
geçtikçe artmakta. Depresyonun gelmesini engellemek ve depresyon sürecinde
kendimiz için yapabileceğimiz en doğru şeyin yine egzersiz yapmak olduğu
bilimsel çevreler tarafından sıklıkla dile getirilmekte. Öyle ki depresyon ve
egzersizi konu alan bugüne kadar 21.096 bilimsel yayın yayınlanmış. O denli
önemli ve egzersizin depresyona o denli iyi geldiği bilimsel olarak ispatlanmış
bir olgu (Exercise as
a treatment for depression: A meta-analysis. Kvam S, Kleppe CL,
Nordhus IH, Hovland A.J Affect Disord. 2016 Sep 15;202:67-86. doi: 10.1016/j.jad.2016.03.063.
Epub 2016 May 20.PMID: 27253219), (Exercise as
a treatment for depression: A meta-analysis adjusting for publication
bias. Schuch FB, Vancampfort D, Richards J, Rosenbaum S, Ward PB,
Stubbs B.J Psychiatr Res. 2016 Jun;77:42-51. doi:
10.1016/j.jpsychires.2016.02.023. Epub 2016 Mar 4.PMID: 26978184).
Koronavirüs salgınının bize
yaşattıkları ortada. Evlerimizde çok uzun süreler boyunca kalıyoruz, sosyal
ilişkilerimizi azaltıyoruz. Sürekli ekranlar başında zaman geçiriyoruz. Bu
süreçte koronavirüse yakalanıp vefat eden insanların profilleri de netleşmeye
başladı. %70’i kalp-damar hastası olan, geri kalanının da diyabet, akciğer
problemi, kanser gibi kronik sorunlarla boğuştuğu, yaşlı olduğu bir gerçek.
Yani virüs aslında bizlere nasıl olmamamız gerektiğini gösteriyor. Hasta
olmayacağız, yaşlı olsak bile sağlıklı olacağız. Bunun haricinde olan insanlara
virüs bir şey yapmıyor, hafif bir şekilde geçirip gidiyoruz. Peki ya salgın süreci
daha ne kadar sürecek diye insanlar birbirlerine soruyorlar. Bunların analizleri
çoktan yapıldı. Salgın süreci aslında hiç bitmeyecek bir süreç. Dünyanın birçok
ülkesi buna hazırlık yapıyor. Çünkü sonbaharda klasik grip virüsüyle birleşip,
salgının çok daha büyük bir boyutta yaşanacağı öngörülüyor. Sosyal izolasyonun
2022 yılına kadar, salgın süreçlerinin de dalgalar halinde 2025 yılına kadar
süreceği bilimsel bir gerçek! Bu gerçeği ilaçlar değiştiremez. Bu gerçeği en
fazla aşılar değiştirebilir, onun da en erken önümüzdeki sene Nisan ayında
geliştirilebileceği söz konusu. Bir de bu aşının tüm dünya insanlarına
yapılması gibi bir sorun da gündemde. Çünkü öncelikle gelişmiş ülkeler bu aşıyı
kullanıp, daha sonra bizim gibi gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelere verilmesi
söz konusu. Böyle bir gerçekle hepimiz yüz yüzeyiz. Yani açık ve net olarak
söylemem gerekirse salgın yakın bir gelecekte “hiçbir zaman bitmeyecek” ve
bizler eskisi gibi bir yaşama sahip olmayacağız. Salgının ilk dalgasıyla
birlikte “Yeni Dünya” olarak bilinen bir dünya kurgulanıyor. Bu dünyada daha dijital,
daha sağlıklı bir toplum inşa edilecek. Yani hepimiz eskisinden daha çok dijitalleşmeli
ve eskisinden çok ama çok daha sağlıklı olmalıyız. Sağlıklı olmamızın
temellerinde de güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmamız gelmekte. Bağışıklığımızı
nasıl güçlendireceğiz sorusunun yine ama yine tek bir cevabı var “düzenli
egzersiz yapmak”! Bu kadar basit ve net. Çünkü ne kadar kaliteli beslenirsek
beslenelim, düzenli bir egzersiz alışkanlığımız yoksa savunma sistemi
hücrelerimizi aktive etmemizin bir yolu yok. Bunun üzerine yine binlerce bilimsel
makale var. Ve artık bunu da bilmek zorundayız (Exercise and
the Regulation of Immune Functions. Simpson RJ, Kunz H,
Agha N, Graff R.Prog Mol Biol Transl Sci. 2015;135:355-80. doi:
10.1016/bs.pmbts.2015.08.001. Epub 2015 Sep 5.PMID: 26477922).
Koronavirüs salgını sürecinde örneğin polifenol alımımı arttırdım ve düzenli
egzersizlerle bu süreci tamamen sağlıklı bir şekilde atlattım. Hepimiz
önümüzdeki süreçleri bu şekilde atlatabiliriz. Çok daha güçlü birer savunma
sistemi ile ister grip virüsü, isterse koronavirüs gelsin kendimizi tamamen koruma
altına alabiliriz. İstersek bunu başarabiliriz.
Hepimizde vücudumuzun
organlarının verimli çalışmamasından dolayı oluşan bir “kronik yorgunluk” var. Yaşam
isteksizliği, yataktan sabahları kalkmak istememe, enerji düşüklüğü vs. Bu
süreç tüm yaşamımıza da yansıyor. Cinsel problemlerimiz ortaya çıkıyor. İnsanlarla
daha az görüşmeye, daha az sosyalleşmeye, kendimize bile daha az vakit ayırıp
zamanımızı boşa daha çok harcamaya başlıyoruz. Bu kronik yorgunluk sarmalından
kurtulmamızın da tek bir yolu var! O da yine düzenli egzersiz yapmak. Çünkü
kronik yorgunluk tıpkı depresyon gibi bir mental süreç ve bu süreci atlamak
için elimizdeki en güçlü silah egzersiz (Exercise therapy for chronic fatigue syndrome.
Larun L, Brurberg KG, Odgaard-Jensen J, Price JR.Cochrane Database Syst Rev.
2017 Apr25;4(4):CD003200. doi:10.1002/14651858.CD003200.pub7.PMID: 28444695).
Bu hayatta daha başarılı olmak, hedeflediğiniz
hayata daha hızlı kavuşmak için müthiş çalışan bir zihne sahip olmamız
gerekiyor. Her anlamda çok iyi çalışan bir beyin, bizleri istediğimiz her
konuma getirebilir. Sorunların üstesinden daha kolaylıkla gelmemizi
sağlayabilir. Daha yüksek zekaya, daha güçlü hafızaya sahip olmak bizleri bu
zamana kadar hiç olmadığımız konumlar, pozisyonlar sahip olmamıza neden
olabilir. Fiziksel açıdan da düzgün olduğumuzda yaşamımızda yükselemeyeceğimiz
bir konumumuz olamaz. Sosyal statümüzü en üst seviyelere taşıyabiliriz. Bu
kadar büyük kazançlara sahip olmamız için yine yapmamız gereken tek şey düzenli
egzersiz yapmak. Hepimizin için elzem bir şey egzersiz (Exercise and mental health:
many reasons to move. Deslandes A, Moraes H, Ferreira C, Veiga H,
Silveira H, Mouta R, Pompeu FA, Coutinho ES, Laks J.Neuropsychobiology.
2009;59(4):191-8. doi: 10.1159/000223730. Epub 2009 Jun 10.PMID: 19521110).
Bir çoğumuz duruş bozukluğuna sahip.
Yani kendimizi hissettiğimizden daha farklı gösteriyoruz insanlara. Hafif kambur,
omuzlar aşağıda… Böyle olmamızın altında yatan neden de yine egzersiz eksikliği.
Bir çoğumuz bel problemlerine sahip ve yine aynı oranda boyun problemi yaşayan
insanlarımızın sayısı bir hayli fazla. Diz ve eklem ağrıları çeken
insanlarımızın sayısı da hiç az değil. Romatizma problemi yaşayan yüz binlerce
insanımız var örneğin. Duruş bozukluklarından, romatizmaya, bel ağrılarından,
boyun problemlerine kadar birçok problemimizi tek bir dokunuşla çözebiliriz. O
da evet, egzersizle! Çünkü egzersiz bu problemlerimizin hepsinden bizleri kurtarabilecek
yegane şey (Effects of a
Resistance and Stretching Training Program on Forward Head and Protracted
Shoulder Posture in Adolescents. Ruivo RM, Pezarat-Correia
P, Carita AI.J Manipulative Physiol Ther. 2017 Jan;40(1):1-10. doi:
10.1016/j.jmpt.2016.10.005. Epub 2016 Nov 11.PMID: 27842938), (Exercise in
osteoarthritis: moving from prescription to adherence. Bennell KL,
Dobson F, Hinman RS.Best Pract Res Clin Rheumatol. 2014 Feb;28(1):93-117. doi:10.1016/j.berh.2014.01.009.PMID: 24792947).
Egzersizin bilinen birçok
hastalığın tedavisinde doğrudan rol oynayabileceği bilimsel olarak ispatlanmıştır.
Psikiyatrik hastalıklardan, depresyonda, anksiyete bozukluklarında, stres
problemlerinde, şizofrenide… Nörolojik hastalıklardan bunamada, Parkinson’da, Alzheimer’da,
multiple sklerozda… Metabolik hastalıklardan obezitede, hiperlipidemide, hipertansiyon-diyabet-obezitenin
bir arada görüldüğü metabolik sendromda, polisistik ovaryum sendromunda, tip 2
diyabette, tip 1 diyabette... Kardiyovasküler hastalıklardan serebral
apoplekside, hipertansiyonda, koroner kalp hastalıklarında, kalp krizlerinde...
Akciğer hastalıklarından kronik tıkanmalı akciğer hastalığında, bronşial
astımda, sistik fibrozda... Kas-iskelet sistemi problemlerinden osteoartiritte,
kemik erimesinde, sırt ağrılarında, romatoid artiritte ve son olarak elbette
kanserde yaygın kullanımı insanlarımızın refah seviyesini arttırabilecek düzeye getirmede çok önemli bir rol oynamaktadır
(Exercise as
medicine - evidence for prescribing exercise as therapy in
26 different chronic diseases. Pedersen BK, Saltin B.Scand J Med Sci
Sports. 2015 Dec;25 Suppl 3:1-72. doi: 10.1111/sms.12581.PMID: 26606383).
Salgın sonrasında isimlendirilen “Yeni
Dünya”da kendinize sağlıklı beslenme ve egzersizlerden oluşan bir pencere açmanızda
fayda var. Bu pencereyi ne kadar hızlı açabilirseniz, o kadar sağlıklı olma
yoluna koyulmuş olursunuz. Polifenollerce nasıl zengin beslenebilirim sorusunun
cevabını ben sizlere verebilirim, o nedenle bana aşağıdaki adreslerden
ulaşabilirsiniz. Düzenli egzersiz alışkanlığına sahip olma ve doğru hareketleri
doğru bir şekilde yapabilmek için ise size çok güvendiğim egzersiz hocam Mahir
Çelik’i tavsiye edebilirim. Kendisine şu adresten ulaşabilir (https://www.instagram.com/mahircelik.pt/),
Skype gibi canlı bağlantılarla yaşamınıza doğru egzersizi adapte edebilirsiniz.
Düşünsenize sabah akşam çalışıyorsunuz ve hiç zamanınız yok. Bu koşullarda
nasıl egzersiz yapabilirim diye düşünüyorsunuz. O zaman en uygun zamanınızı
belirleyip, Mahir ile internet yoluyla bağlantıya geçebilirsiniz.
Dijitalleşmekten korkmayın. Bu zamanda yapabileceğimiz en doğru şeyler
dijitalleşmek ve sağlıklı yaşamak. İstersek hep birlikte başarabiliriz.
can.kayacilar@gmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder