Ana içeriğe atla

KORONA GÜNLERİNDE BİZİ DAHA ZİNDE VE UZUN YAŞATACAK SAĞLIKLI YAŞAM MOLEKÜLLERİ: POLİFENOLLER


2 günlük evde kalma sürecinde okuduğum 300 makale özeti ve indirip okuduğum 30’u aşkın makaleden sonra “polifenoller” hakkında bir şeyler yazmaya bugün karar verdim. Polifenoller bitkilerin kök, gövde, yaprak, dal ve meyvelerinde bulunan yani bitkilerin her yerinde bulunabilecek nitelikte az miktarda sentezlenen oldukça özel ve doğal bileşenler. Bitkiler bu bileşenleri kendilerini sıcaklık, ışık, kuralık, patojenler ya da böcek saldırılarından korumak için sentezliyorlar. Tuzluluk, rüzgar, kuralık gibi çevresel etmenleri de bunlara ekleyebiliriz. Tıpkı bizler gibi onların da savunma sistemleri var. Ve polifenol denilen bileşenler bitkilerin savunma sisteminin birer parçası. Bu bileşenler sentezlendikleri zaman bitkinin hücrelerini dış faktörlere karşı koruyorlar. Yani koruyucu bileşenler bunlar. Biz bitkinin kök, gövde, yaprak ya da meyvesini tükettiğimiz zaman bu bileşenleri de birlikte tüketmiş oluyoruz. Ve bu bileşenler bizde de hücrelerimizi koruyucu görevler üstleniyorlar. Bizdeki etkileri bilimsel olarak daha iyi çalışılmış durumda. Polifenoller belirli dozlarda tüketildikleri zaman kansere karşı koruyucular, kanser gelişimini engelliyorlar. Obezite ile savaş verip, obezitenin hem gelişimini engelliyor, hem de bizi obez olmaktan koruyorlar. Beyin sağlığımıza iyi gelip, bizi Alzheimer olmaktan, Parkinson olmaktan koruyorlar. Diyabetimiz varsa diyabetimizin iyileşmesi için elinden geleni yapıyorlar. Bizi diyabetten koruyolar. Derimize geçip, bizi UV ışınlarından koruyorlar. Ya da akciğerlerimize gidip oradaki patojenleri temizliyor, iyi bir şekilde nefes almamızı sağlıyorlar. Mikrobiyota dediğimiz vücudumuzda bizle birlikte barışçıl bir şekilde yaşayıp, sindirimimizi şekillendiren bakterilerle iş birliği yapıp mikrobiyotamızı düzenliyorlar. Bizim enerji üreten organellerimiz olan ve hücre içerisinde bulunan mitokondrilerimize kadar ulaşıp onların büyümesini ve bölünmesini teşvik ediyor ve böylece bizi daha enerjik, daha canlı, daha motive kılmaya yardımcı oluyorlar. Ya da DNA’mızda olan hasarların azaltılmasını sağlıyor, daha sağlıklı hücrelerimizin olmasını sağlıyorlar. Bunun gibi daha sayamadığım yüzlerce fonksiyona yarıyor bu polifenoller. O kadar kıymetli, bir o kadar değerliler. Bunlar haricinde bizi dış etkilerden de koruyorlar. Antimikrobiyal özellikleri sayesinde zararlı mikropların vücudumuza yerleşip bizi hasta etmesini engelliyor, antiviral özellik gösterip bizleri virüslere karşı da koruyolar. Yani etki mekanizmaları o kadar çok ki. Literatürde bu konuda yüzbinlerce bilimsel yayın var. Ben sadeleştirip anlatıyorum. Yoksa kimileri ilaç yerine kullanılıyor günümüzde, kimileri ise hastalıkların tedavisinde ilaçların yanında, ilaçları destekleyici olarak kullanılıyor. Yani o kadar kıymetli bileşenler bu polifenoller. Sanki yaşamımız onlara bağlı gibi geliyor bana. Çünkü beslenmemizdeki sağlık faydaları hep polifenollerden geliyor. Örneğin zeytinyağının sağlık faydası içerisinde bulunan “oleuropein” ismi verilen bir polifenolden geliyor. Zeytinyağının kalp-damar sağlığını koruyucu özelliği hep oleuropein’den.. Ya da mor sebze ve meyvelerin bağışıklığımızı güçlendirmesi, antiviral özellik sergilemesi yine hep o meyvelere ve sebzelere mor rengini veren ve “antosiyanin” denilen polifenollerden kaynaklanıyor. Yani bir sebzenin ya da meyvenin “sağlık faydası” denildiğinde ilk akla gelecek bileşenler hep “polifenoller” olmalı. O nedenle biz aslında sebze ve meyvece zengin beslendiğimizde aslında polifenolce zengin besleniyoruz. Ve onun sağlık faydalarından yararlanıyoruz. Polifenoller sadece sebze ve meyvelerde yok. Tükettiğimiz baklagillerde, kuruyemişlerde ve tahıllarda da var. Hepsinin miktarlarını makaleleri karıştırarak öğrenebilirsiniz. Ama ortalama olarak sebze meyvelerin 100 gramında 1 ile 50 mg arasında polifenol var. Kuruyemişlerde ise ortalama 50-100 mg arasında 100 gramında. Oranlar oldukça düşük. Çünkü dedim ya bunlar çok değerli bileşenler. Sağlığımızı korumamızı sağlayan temel bileşenler bunlar. Tükettiğimiz bitkilerle sağlık bağımızı sağlayan en güçlü bağlantılar polifenoller.


Sağlıklı bir yaşam için günlük alınması gereken polifenol dozu ise hiç de azımsanacak düzeyde değil. Günlük ortalama 750-1000 mg normal bir yaşam için ve çok daha sağlıklı bir yaşam için günlük 3000 mg polifenolün sağlığı güçlendirici olabileceği üzerine birçok bilimsel yayın var! Standart bir Akdeniz diyetinde yani o kadar sebze-meyve-kuruyemiş-tahıl yememize rağmen günlük ortalama 800 mg polifenol alıyoruz. Yani 3000 mg’lara erişmek için özel diyetlere, özel desteklere ihtiyacımız var. Yapılan çalışmalarda çocukluk çağında görülen kanserlerde polifenol zengini beslenmenin önemi ortaya konmuş. Çocukluk çağında kansere yakalanan 8-15 yaş arasındaki çocukların beslenmelerinde sadece 173 mg polifenol olduğu ortaya konmuş! Bu inanılmaz derecede az bir doz. Size çarpıcı bir bilgi daha aktarayım. Japonya dünyada en yüksek yaşam beklentisinin olduğu ülke. Japonya’da doğan bir çocuk sağlıklı koşullarda ortalama 83.7 yıl yaşamayı hedefliyor. Bu rakam ülkemizde 72’lerde.. Ve dünyanın en uzun yaşayan insanları yine Japonya’da yer alıyor. Peki ya Japonlar günlük ortalama kaç mg polifenol alıyor dersiniz? Ben size söyleyeyim, günlük ortalama 1500 mg polifenol alıyorlar! Bu gerçekten çok ama çok iyi bir rakam. Fermente yiyecekler, daha konsantre ve kaliteli besinler bize bunu sağlayabiliyor.


Sağlıklı bir yaşam için günlük ortalama 4-6 porsiyon sebze VE 2-3 porsiyon meyve yememiz gerekiyor ki ortalama dozlarda bir polifenol alımı gerçekleştirebilelim. Diyetisyenlerin çoğu ise sadece kalori hesabına göre bir yemek listesi sunuyor bizlere. Ama biliyoruz ki yemek yemek bir alışkanlık ve seçtiğimiz yemekleri değiştirmek oldukça zor. Çünkü beslenmemizi sağlayan temel kaynaklar bir çok faktöre bağlı. Örneğin çoğu insan aileleri ile birlikte yaşıyor ve anneleri ne pişirirse onları tüketiyor. O nedenle diyetisyenlerin vereceği diyet listesine uymak oldukça ama oldukça zor görünüyor. Polifenol içerikleri diyet listelerinde yok. Çünkü bu bilgileri edinmek oldukça zor. Ve insanlar bunlarla uğraşmıyorlar. Fakat sağlıklı kalabilmenin ve hastaysak da sağlığımızı geri kazanabilmenin tek yolu beslenmemizdeki polifenolleri arttırıp daha zengin bir beslenmeden geçiyor. Bilinen 8000’in üzerinde polifenol bulunuyor ve bu polifenoller kalp-damar hastalıklarından, Alzheimer’a, sindirim sistemi rahatsızlıklarından kansere, diyabetten akciğer hastalıklarına kadar çok geniş bir yelpazede hastalıklarla savaşmada EN ÖN PLANDA yer alıyor. O nedenle tükettiklerimize bu yazıyı okuduktan sonra polifenol gözüyle bakabilirsek, bu konuda araştırmalar yapabilirsek tükettiğimiz gıdalar hakkındaki bilincimizi olabildiğince yüksek seviyelere taşımış olacağız.



Polifenoller tıpkı sabun gibi bileşiklerdir. Su olmadan sabunla elinizi yıkayamazsınız. Benzer şekilde egzersiz olmadan da polifenollerin etkilerini görebilmeniz oldukça zordur. O nedenle yaşamınızda mutlaka egzersize de en az polifenoller kadar yer açmanız gerekiyor. Daha sağlıklı bir yaşam için yapmanız gereken temel iki basamak polifenolce zengin beslenmek ve egzersiz yapmak olmalı. Bunları hedeflediğiniz zaman sizdeki değişimleri kendiniz dahil olmak üzere herkes farkedecek. Bambaşka bir insan olacaksınız ve belki de hep birlikte 100’lü yaşlarımızı görebileceğiz. Zihnen ve bedenen sağlıklı yaşam hepimizin temel isteği. Çünkü biliyoruz ki biz iyi oldukça, biz mutlu oldukça çevremizde iyi olacak, çevremiz de mutlu olacak. Bunu başarmak bizim elimizde. Dönüşüme bir an önce başlayın.

Bu süreçte desteğe ihtiyacınız olursa bana ulaşmak kolay. Size bir e-posta uzaklıktayım. can.kayacilar@gmail.com adresine e-postalarınızı gönderebilirsiniz. Yaşam biçiminiz, hastalığınız ne olursa olsun uygun bir egzersiz programı için mutlaka Mahir’e ulaşın (https://www.instagram.com/mahircelik.pt/). Hep birlikte güzel bir gelecek kuralım. Bunu başarabiliriz.

Polifenol içeriği arttırılmış, daha güçlü gıdalarla beslenmek için ülkemizde tek bir adres var. Oda Sankara Araştırma Merkezi. Tüm ürünlerimiz için www.sankaragida.com adresini de ziyaret etmeyi unutmayın. Toplumumuzun ihtiyacı olan bileşenleri temel gıdaların içerisine katarak harika ürünler geliştiriyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MOR BAKLAVA HAKKINDA PEK BİLİNMEYENLER

Ülkemizde bazı şeyleri değiştirmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Bunlardan en önemlisi de belki tüketim alışkanlıklarını değiştirip, daha sağlıklı bir tüketime geçebilmek. Peki ya bunu nasıl başarabiliriz? Yani toplumumuzun daha sağlıklı beslenmesini nasıl sağlayabiliriz? Sonuçta beslenme bir alışkanlık ve geleneksel tüketimlerimiz de (ekmek, baklava vs.) ortada. Kimi yörelerimiz eti bol yerken, kimi yörelerimiz ekmeği bol tüketiyor. Toplumumuzun geneline bakarsak ise ülkemizde yaşayan bir insan günlük toplam enerji ihtiyacının %50’sini sadece ekmekten karşılıyor! Bu müthiş bir rakam. Kriz dönemlerinde bu ihtiyacı karşılama oranı (muhtemelen şimdi de öyledir) %70’lere çıkıyor. Yani toplumumuza “ekmek tüketmeyin” demek abeste iştigal. Peki ya o zaman ne yapacağız? Toplumumuzu nasıl sağlıklı besleyeceğiz? Bunu yapmanın en doğru yollarından bir tanesi de toplumumuzun sıklıkla tükettiği gıdaları farklı ve doğal bileşenlerce zenginleştirmek! Bunu da ancak ileri teknoloji kullanarak gerç

Mor Fırıncılık Ürünleri 2020’ye Damgasını Vuracak!

Mor ekmek, mor simit, mor bazlama derken mor kurabiyeler, mor baklavalar, mor cheesecake’ler, mor muffinler, mor galetalar yakın zamanda raflarda yerini alacak. Mor renkli ürünler gün geçtikçe ülkemizde giderek yaygınlaşıyor. Bu yaygınlaşmanın temellerinde mor rengin çekici gelmesi ve insanların mor renkli ürünleri tükettiklerinde duydukları mutluluk duygusu gelmekte. Mor renk aslında kraliyet rengi. Geçmiş zamanlarda ve günümüzde de hala krallıkla yönetilen yerlerde mor renk soylular tarafından kullanılıyor. O nedenle mor rengin içimize kazınmış böyle bir üstünlüğü de var. Örneğin mor renkli fırıncılık ürünleri hediye seçimlerinde daha çok kullanılıyor. İnsanlar birbirlerine hediye etmek için mor renkli ürünleri tercih ediyorlar. Paylaşımın bu kadar yoğun olduğu bir ortamda, yaygınlığın da ardından gelmesi kaçınılmaz duruyor. Gelelim bu mor fırıncılık ürünlerinin nasıl üretildiğine. Çünkü işin tüm detayları orada. Mor fırıncılık ürünlerine eğer sahte ve kimyasal boyalar kull

Türkiye Alzheimer Görülme Sıklığında Dünyada Birinci Sırada!!!

Bilim dünyasının mihenk taşlarından biri olan The LANCET dergisinde bir yayına rastladım bu sabah. Ve moralim oldukça bozuldu. Dünya'da Alzheimer hastalığının görülme sıklığını konu alan bir makaleydi bu. Ben ülkemizin Alzheimer görülme sıklığında gelecek yıllarda Dünya'da ilk 10 ülke arasında olacağını hep söylerdim konferanslarda, konuşmalarımda.. Ama hiç 1 numara olacağını düşünmemiştim. Fakat bu çalışma gösteriyor ki ülkemiz çoktan Dünya birinciliğine yerleşmiş durumda. Alzheimer demek ailelerin dağılması demek. Alzheimer demek hayatınızda başınıza ve çevrenizin başına gelmiş en kötü şey demek. Ekonomik ve psikolojik yönden en yakınlarımızı da çökerten bir hastalık Alzheimer.. Ve ülkemizde bu hastalığa yakalanmış yüzbinler var. Bu yüzbinlerce aile demek! Alzheimer'ın gelişiminde beslenme en önemli faktör. Yüksek şekerli beslenme Alzheimer gelişiminin temelinde yer alıyor. Tükettiklerimizi sağlıklı bileşenlerce zenginleştirmeliyiz. Fonksiyonel gıdalara hepimizin ge