Ana içeriğe atla

Mor Fırıncılık Ürünleri 2020’ye Damgasını Vuracak!



Mor ekmek, mor simit, mor bazlama derken mor kurabiyeler, mor baklavalar, mor cheesecake’ler, mor muffinler, mor galetalar yakın zamanda raflarda yerini alacak. Mor renkli ürünler gün geçtikçe ülkemizde giderek yaygınlaşıyor. Bu yaygınlaşmanın temellerinde mor rengin çekici gelmesi ve insanların mor renkli ürünleri tükettiklerinde duydukları mutluluk duygusu gelmekte. Mor renk aslında kraliyet rengi. Geçmiş zamanlarda ve günümüzde de hala krallıkla yönetilen yerlerde mor renk soylular tarafından kullanılıyor. O nedenle mor rengin içimize kazınmış böyle bir üstünlüğü de var. Örneğin mor renkli fırıncılık ürünleri hediye seçimlerinde daha çok kullanılıyor. İnsanlar birbirlerine hediye etmek için mor renkli ürünleri tercih ediyorlar. Paylaşımın bu kadar yoğun olduğu bir ortamda, yaygınlığın da ardından gelmesi kaçınılmaz duruyor.

Gelelim bu mor fırıncılık ürünlerinin nasıl üretildiğine. Çünkü işin tüm detayları orada. Mor fırıncılık ürünlerine eğer sahte ve kimyasal boyalar kullanılmadıysa mor rengi veren doğal bileşen “antosiyaninler”. Antosiyaninler bitkilerde bulunan ve özellikle mor/kırmızı rengi sağlayan doğal bir bileşen. Kiraza rengini veren, elmaya kırmızılığını veren, kırmızı lahanaya rengini veren, böğürtlene, mor ekşi duta, aronyaya, mor soğana rengini veren hep aynı bileşen yani antosiyaninler. Antosiyaninler bileşen olarak bir aile. Bu aileye özgü 600’ün üzerinde renk verebilecek madde var. Ve tüketildikleri zaman her birinin ayrı biyolojik etkileri var. Ama genel olarak bakıldığında antosiyaninler antidiyabetik özellikleri, antikanser aktiviteleri ve beynimize olan olumlu etkileri ile ön plana çıkıyor bilimsel yayınlarda. Antosiyaninlerle ilgili bugüne kadar 12.000’in üzerinde bilimsel yayın söz konusu. Yani bilimsel olarak altı oldukça dolu antosiyaninlerin. Burada önemli olan şey “düzenli kullanım” ve “doz”. Eğer bu iki olguyu doğru bir şekilde yapabilirse bir birey, antosiyaninlerden sağlık faydası görmemesi mümkün değil.

Antosiyaninler antidiyabetik özelliklerini birkaç yolla sağlıyorlar. Bunların en başında tükürüğümüzde bulunan ve unu, nişastayı vs.yi parçalayıp şekere dönüştüren alfa-amilaz enzimini baskılaması geliyor. Alfa amilaz enzimi tükettiğimiz tüm kompleks karbonhidratları (unu, nişastayı vs.) süratle basit şekerlere parçalar ve kan şekerimizin yemeklerden hemen sonra yükselmesini doğrudan sağlıyor. Alfa amilazın antosiyaninler tarafından baskılanması yemekten sonra kan şekerimizin hemen yükselmesine engel olmakta ve böylece özellikle çok tatlı gıdalardaki kan şekeri dalgalanmalarının önüne geçilebilmektedir. Bunun yaşam pratiğindeki yerini şöyle söyleyebiliriz: Karbonhidratları yani tatlıları, ekmekleri vs. yaşamımızda kötü yere koyan olguların başında kan şekerimizi süratle yükseltmesi ve böylece kan şekeri dengemizi bozmaları gelmektedir. Antosiyaninler karbonhidrat tüketsek dahi kan şekeri dengemizin bozulmasını engelliyor. Böylece düzgün bir kan şekeri profiline sahip oluyoruz. Düzgün bir kan şekeri profiline sahip olmamız vücudumuzun enerji kaynağı olan şekerin de yağa dönüşmeden daha düzgün bir şekilde kullanımına neden olmaktadır. Vücudumuzun enerjisinin %20’sini doğrudan kullanan beynimiz ise bu olgudan oldukça olumlu bir şekilde etkilenmektedir. Özetle fırıncılık ürünlerinin üzerimizdeki olumsuz etkilerini antosiyaninler baskılayarak daha sağlıklı fırıncılık ürünlerine doğru bir yol çiziliyor.

Antosiyaninler vücudumuza girdiğinde temel olarak hücre içerisine glikoz reseptörleri üzerinden girmektedirler. Antikanser aktivitelerini ya da güçlü antioksidan aktivitelerini bu şekilde sergilemektedirler. Hücre içerisindeki antosiyaninler hücrelerin daha sağlıklı olmasını sağlamakta, hücre içerisinde biriken atıkların temizlenmesinde rol oynamakta ve daha canlı, daha fonksiyonel hücrelerin gelişmesine ortam hazırlamaktadırlar. Antosiyaninlerin bilinen bir diğer özelliği ise bu bileşenlerin doğrudan beynimize geçebilmeleri ve beyin hücrelerimiz üzerinde olumlu etkiler sergileyebilmeleri gelmektedir. Böylece bizleri çağımızın hastalıkları olan nörodejeneratif hastalıklardan, Alzheimer’dan, Parkinson’dan koruyabilmekte, hafızamızı güçlendirebilmekte, unutkanlığımızı giderebilmektedirler.

Antosiyaninlerin daha sayamayacağım yüzlerce farklı özelliği var. Tüm bu özellikler temel olarak vücudumuzun daha sağlıklı ve daha işlevsel bir şekilde çalışmasına neden olmaktadır. Burada önemli olan iki şey düzenli kullanım ve ürünlerin üretilmesinde kullanılan antosiyanin dozlarıdır. Antosiyaninler renkli bileşenler olduğu için dozunu anlamanız için ürünün rengine bakmanız yeterlidir. Ürünün rengi ne kadar koyu mor ise o kadar yüksek oranda antosiyanin içeriyor, sağlığımıza o kadar faydalıdır demektir. Mor rengin doğal olup olmadığını ise satın aldığınız her türlü mor ürüne iki üç damla limon damlatmanızla gözlemleyeceğiniz renk değişimidir. Eğer renk mordan pembe tonlarına dönüyorsa ürününüzde doğal antosiyaninler kullanılmıştır demektir. Renk değişimi gözlemlemiyorsanız ürününüzde muhtemelen sentetik gıda boyası kullanılmış demektir.

Geleceğimizi daha sağlıklı bir şekilde şekillendireceğimiz ürünlerin pazarı gün geçtikçe büyüyor. Bu pazarda herkesin yer almasını gerçekten çok isterim. Herkes dükkanında az ya da çok mor ürünler yapmalı. Bunları müşterilerine sunmalı, tattırmalı, deneyimlemesini sağlamalıdır. Düşünsenize sevdiğinize mor bir ekmeği hediye ettiğinizi. Ya da mor kurabiyelerle sevdiklerinizle çay yudumladığınızı. İşin biliminin de olduğu harika ürünler mor fırıncılık ürünleri.

Bu hikayenin tamamı ise ülkemizde “Sankara Mormiks” isimli bir ürünün geliştirilmesi ile başlıyor. İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi, Avcılar Kampüsü’nde yer alan ve benim de 15 yıllık “hoca asistanı” olarak Prof. Dr. İhsan KARA hocamızın muhteşem ekibinin hazırladığı bir premiks Sankara Mormiks. Her türlü unlu mamülde una karıştırılarak belli dozlarda antosiyanin almamızı sağlayacak Mormiks ürünü piyasada bulabileceğiniz en bilimsel ve standardize ürün. Standardize olması bize dozunu da rahatlıkla ayarlayabileceğimiz anlamına geliyor. Antosiyaninlerin fazlalığı herhangi bir sağlık problemine yol açmıyor ve günlük alınması gereken optimum doz 2,5 mg/kg yani 70 kg’lık bir insanın alması gereken doz 175 mg. Bu dozu bir anda değil de gün içerisine yayarak almak en sağlıklı olanı. O nedenle de mor ürünler gün içerisinde antosiyanin ihtiyacımızı doz doz karşılamamız için ideal ürünler. Mor ürünler yayıldıkça daha anlatacak çok konumuz var. Sporcular, günlük yaşamında sağlığına dikkat edenler, diyabetliler ve daha nice insanımızın güvenle ve sorunsuzca kullanabileceği ürünlerdir mor fırıncılık ürünleri ve gün geçtikçe ülkemizde ve elbette dünyada da süratle yaygınlaşacak ürünlerdir. Kimbilir belki de bu ürünlerle insanlığın sağlık problemlerinden bazılarına bir çözüm bulur, koruyucu ürünler olarak raflardaki yerlerini almalarını sağlarız.

Antosiyaninlerle ilgili bilimsel yayınlara “https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/?term=anthocyanins” adresinden ulaşabilirsiniz.



#morekmek #mormiks #sankara #gıda #yeni #trend

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MOR BAKLAVA HAKKINDA PEK BİLİNMEYENLER

Ülkemizde bazı şeyleri değiştirmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Bunlardan en önemlisi de belki tüketim alışkanlıklarını değiştirip, daha sağlıklı bir tüketime geçebilmek. Peki ya bunu nasıl başarabiliriz? Yani toplumumuzun daha sağlıklı beslenmesini nasıl sağlayabiliriz? Sonuçta beslenme bir alışkanlık ve geleneksel tüketimlerimiz de (ekmek, baklava vs.) ortada. Kimi yörelerimiz eti bol yerken, kimi yörelerimiz ekmeği bol tüketiyor. Toplumumuzun geneline bakarsak ise ülkemizde yaşayan bir insan günlük toplam enerji ihtiyacının %50’sini sadece ekmekten karşılıyor! Bu müthiş bir rakam. Kriz dönemlerinde bu ihtiyacı karşılama oranı (muhtemelen şimdi de öyledir) %70’lere çıkıyor. Yani toplumumuza “ekmek tüketmeyin” demek abeste iştigal. Peki ya o zaman ne yapacağız? Toplumumuzu nasıl sağlıklı besleyeceğiz? Bunu yapmanın en doğru yollarından bir tanesi de toplumumuzun sıklıkla tükettiği gıdaları farklı ve doğal bileşenlerce zenginleştirmek! Bunu da ancak ileri teknoloji kullanarak gerç

Türkiye Alzheimer Görülme Sıklığında Dünyada Birinci Sırada!!!

Bilim dünyasının mihenk taşlarından biri olan The LANCET dergisinde bir yayına rastladım bu sabah. Ve moralim oldukça bozuldu. Dünya'da Alzheimer hastalığının görülme sıklığını konu alan bir makaleydi bu. Ben ülkemizin Alzheimer görülme sıklığında gelecek yıllarda Dünya'da ilk 10 ülke arasında olacağını hep söylerdim konferanslarda, konuşmalarımda.. Ama hiç 1 numara olacağını düşünmemiştim. Fakat bu çalışma gösteriyor ki ülkemiz çoktan Dünya birinciliğine yerleşmiş durumda. Alzheimer demek ailelerin dağılması demek. Alzheimer demek hayatınızda başınıza ve çevrenizin başına gelmiş en kötü şey demek. Ekonomik ve psikolojik yönden en yakınlarımızı da çökerten bir hastalık Alzheimer.. Ve ülkemizde bu hastalığa yakalanmış yüzbinler var. Bu yüzbinlerce aile demek! Alzheimer'ın gelişiminde beslenme en önemli faktör. Yüksek şekerli beslenme Alzheimer gelişiminin temelinde yer alıyor. Tükettiklerimizi sağlıklı bileşenlerce zenginleştirmeliyiz. Fonksiyonel gıdalara hepimizin ge